ABD ve İsrail, Türkiye ile savaşa girdi...... (Sadece ilan edilmedi)

Ya bu iddialar ispatlanırsa! ....İbrahim Karagül'ün Yeni Şafak'taki yazısı:
“PKK'ya Amerikan silahları”, seçim sonrasında çok sıcak bir tartışmaya dönüşecek. Türkiye'nin iddiaları, ABD Dışişleri'nin yalanlamaları, Genelkurmay'ın araştırması, özellikle Abdullah Gül'ün; “ispatlanırsa Türk-Amerikan ilişkilerinde büyük çöküş yaşanabileceği”ne ilişkin sözleri konunun vahametini ortaya koyacak nitelikte. Durum; seçim sonrasında PKK ve Kuzey Irak konusunda hem Türkiye'nin ve hem de ABD'nin gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacağını, oyalama ve erteleme taktiklerinin nihai noktaya geldiğini, Türk-Amerikan ilişkileri açısından dönüm noktası olabilecek bir noktaya doğru ilerlediğimizi gösteriyor.
İddialar yeni değil ve her geçen gün daha da detaylanıyor. Tıpkı İsrail'in Kuzey Irak'taki askeri varlığına ilişkin ilk iddialardan sonraki gelişmeler gibi, ABD-PKK ilişkileri, örgüte yapılan silah yardımları, siyasi destek, şiddetle karşı çıkılsa da terörün etkili bir kart olarak kullanılması bu zincirin halkaları.
ABD silahlarına ilişkin ilk açıklama Başbakan Tayip Erdoğan'ın Lübnan ziyareti sırasında yapıldı. Terörle Mücadele Koordinasyonu'nun çöktüğünü, örgütün ABD silahları kullandığını söyleyen Başbakan, ilk kez bu kadar açık bir ithamda bulundu. Aynı dönemde örgüt liderlerine yönelik istihbarat paylaşımının ABD tarafından göz ardı edilmesi Türkiye'yi oldukça rahatsız etti. O günden bu yana iddialar ısrarla gündeme getirildi ve ABD tarafı; işbirliği konusunda Türkiye'yi oyalarken iddiaları da yalanlamakla kaldı.
Şimdilerde konu iddiaların ötesin geçti, günlük haberler açısından bile sıradanlaştı. Artık yalanlamaların bir anlamı kalmadı. Garip biçimde ABD silahlarının PKK'nın eline ulaştığını İsrail çevreleri bile gündeme getiriyor. Konu ABD Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesi'nde tartışılıyor ve konuşmacılar iddiaları doğrulayan cümleler sarfediyor.
Ancak sorumluluk üslenilmiyor. Sadece Irak'a gönderilen 500 bin silahın yüzde doksanının kayıp olduğu, bunların bir kısmının PKK'nın eline geçmiş olabileceği gibi, insanı aptal yerine koyan savunma yöntemleri uygulanıyor. Yer yer, Barzani'ye verilen silahların örgütün eline geçmesi ihtimali üzerinde durularak sorumluluk Barzani'ye yükleniyor ve ABD işin içinden sıyrılıyor.
ABD ve İsrail'in Barzani'ye verdiği askeri desteği detaylandırmaya gerek yok burada. Ancak PJAK diye bir örgütün bizzat ABD tarafından kurulduğunu, eğitildiğini, silahlandırıldığını herkes biliyor. Ve bu örgütün PKK'nın bir unsuru olduğunu da. Diyelim PKK'ya silah verilmiyor, PJAK'a verilen silahlar kimin? Bu silahlar aynı zamanda PKK'ya da verilmiş olmuyor mu? Konu sadece silah kaçakçılığı değil bizzat bir proje var ortada ve herkes körler sağırlar oyunu oynuyor.
Silah sevkıyatları konusunda belki de en geniş bilgileri ben aktardım ama o zamanlar kimseden bir ses çıkmadı. Hem de ısrarla gündeme getirmeme rağmen. Mesela 31 Ocak 2007'de, birilerinin Türkiye'nin kafasına defalarca çuval geçirdiğini belirterek şu cümleleri kullandım: “Üç gün önce bölgedeki Kürt birliklerine füzeler, gece görüş dürbünleri, termal kameralar ve silahlar nakledildi. Kimler tarafından? ABD ve İsrail! Bu malzemeler ayrıca Kerkük, Musul, Erbil ve diğer bölgelerdeki birliklere dağıtılıyor. Yakında yeni füzeler ve ağır silahlar gelecek ve dağıtılacak.”
Geldi, hem de kaç kez. Bu silahlar, füzeler Türkiye sınırlarına yerleştirildi. Bölgedeki füze ve silah depoları, İsrail'den yapılan sevkıyatlar kimsenin dikkatini çekmedi! Sevkıyat bugün hala devam ediyor, depolar genişletiliyor, Türk birliklerinin bulunduğu yerlerin koordinatları İsrail tarafından peşmergelere bildiriliyor. Bölgede çatışmalar oluyor, ölenler oluyor. Buradan aynı çevrelerin Türkiye içlerine sevkettikleri silah ve patlayıcılara ilişkin tartışmaya hiç girmeyelim. Bu ay içinde, temmuzun ikinci haftasında nasıl bir sevkıyat vardı? Bilen ya da cevabı olan var mı? Bu sevkıyatlar neden, kime karşı? Türkiye ile Kürtler arasında çatışmaya yatırım yapanlar kimler (gerçekte kimler)? Sorun sadece Kürt milliyetçiliği ya da Türkiye'nin sert tutumu mu?
İddialar yakında ispatlanırsa, ABD ve İsrail Türkiye'ye ne diyecek? Türk-Amerikan ilişkileri ne olacak? Bir müttefik ülkeye karşı kendilerinin terör olarak tanımladıkları bir güçle işbirliği nasıl açıklanabilir? Bu karanlık ilişkiler netleştiğinde, nasıl bir durumla karşılaşacağız? ABD'yi teröre destekten mahkum mu edeceğiz? Ya da ilişkileri mi koparacağız?
Washington yönetimi, bu iki yüzlü, Türkiye ile Kürt yönetimi ve örgütlerini kapıştırma politikasını terk etmezse, yakın dönemde hem Türkiye'de hem çevremizde çok sert rüzgarlar esecek!

Yorumlar

  1. Kesinlikle çok gerçekçi nasıl olduğunu anlamadan bizi içten ve dıştan sarmaya çalışıyorlar.Ben herkesin bu konuyu düşünmesini ve ülkemiz için biraz duyarlı olmalarını öneriyorum.Saygılar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder