Gözü Açılmış bir Türk-6

Gözü Açılmış bir Türk-6

Oswald, Hulusi beye baktı.
-Sizinle de bu konularda pek konuşmamıştık ama tecrübelerinizle çoğundan haberdar olduğunuz veya tahminde bulunduğunuzdan eminim.
-Sanırım öyle. Ama bilgi kaynaklarımız farklı, yeni şeyler öğreneceğimi düşünüyorum.
-Anlatacaklarım bir Kürt olarak sizi üzmez umarım.
-Ben Kürt'üm, arkadaşlarım da Çerkez, Boşnak, Azeri, Kafkas olabilir ama hepimiz birer Selçukluyduk, Osmanlıydık, şimdi de Türk'üz. Dedelerimiz bu ülke için omuz omuza savaştı, öldü cephe cephe. Biz asla hain olmadık, biz asla bebek katillerine, uyuşturucu kaçaklarına maşa kanıp da ülkemizin askerine, polisine silah çekmedik, hain olmadık. Hatta bu ülkeye sadık olduktan sonra Ermeni, Rum, Yahudi vatandaşlarımız da bizden biridir. Sofrasına otururuz, soframıza çağırırız, aynı filmde ağlarız, aynı milli takım için sokaklara dökülürüz.
-Kızmana gerek yok Hulusi. Kısa süre öncesine kadar bu ülkede senden başka tanıdığım yoktu biliyorsun. Dışarıda duyduklarımın ise çoğunun yanlış, çoğunun yönlendirmeli olduğunu ise senden öğrendim.
Hulusi bey, Özbekistan'daki Müslümanların çektiklerini duydukça zaten dolmuştu. Oswald'ın belki de iyi niyetle söyledikleri içini kabartmıştı.
-Kızgınlığım aslında sana değil. Bu ülkenin ekmeğini yiyip, bu ülkenin şehitlerine nankörlük yapanlara. Benim de dedelerim bu insanlar için yıllarca savaştı. Çanakkale'den başlamayacağım, Yemen'de de esir düşüp bir daha ülkesine dönemeyenler oldu, Çanakkale zaten bizim savaşımızdı. Kurtuluş savaşında beraberdik, şimdi ne oluyor da üç-beş çapulcu diye diye büyüttüğümüz çeteler bizi bu hale getirebiliyor.
Oswald'a baktı;
-Bahsettiğim savaşlar için kızmadın umarım ?
-Çanakkale filan mı ? Yok canım, İngiltere'nin tarihi savaşlarla dolu. Şimdiki dostlarımızla da, örneğin Fransızlarla da yıllarca savaşmışız.
Sami'ye döndü;
-Siz de Kürt müsünüz ?
-Kafkas göçmeni Türk'müşüz.
Oswald, kendine bir sandalye aldı, Sami'nin daha yakınına gelip oturdu.
-Kuzey Irak konusunda, istihbarat birimimiz ve Avrupa basını aracılığıyla az çok bilgi sahibiydim. fakat Hulusi beyle tanıştıktan sonra detaylı bilgi sahibi olmak için gayret ettim, araştırma yaptım. Türkiye'de kaldığım sürede ise bu ülke insanının bakış açısını yakalamaya çalıştım.
Sizlerin bakış açısına şimdilik geçmeyim. Öncelikle ulaşabildiğim bazı gizli yazışmalarda öne sürülen fikirlere göre dışardan nasıl bakıldığına değineceğim. Şu bir gerçek ki, hiç bir batı ülkesi ülkenize nasıl diyorsunuz, eee kara kaşı-kara gözü için iyi davranmaz, yardımda bulunmaz. En azından bir karşılığı mutlaka bekler. Bu normal diye kafanızı sallıyorsunuz ama insanlarınızın çoğu, eskiden yapılan her hangi bir iyiliğin ömür boyu hatırlanacağı ve artık yeni olaylarda 'karşılıksız iyilik' diye bir şeyin devam edeceğini sanıyor, buna samimiyetle inanıyor. Oysa Avrupa için her ticaret kendi şartlarını doğurur, geçmişten kalan birşeye karşı vefa gerekli görülmez.
Bunu anlamaya başlamış olmanız gerekiyor ama bir türlü rayına oturmuyor gördüğüm kadarıyla.
Hulusi bey biraz da üzüntüyle, geçmişteki bir dostu anar gibi;
-Bu bizim sevdiğimiz bir özelliktir, adına da 'VEFA' deriz.
Sami; " İstanbul'da bir semt imiş Vefa, Kan dolarmış gönüle, göz eski dostları aradıkça, Tekrar aldanırmış gönüller, tekrar tekrar aldandıkça, yanarmış eskide kalmış dostlukları andıkça"
Hulusi bey şiiri dinlerken başını öne eğdi yavaşça.
Oswald; " Sizin anlamanız gerektiğini söylediğimde, hemen mart tezkeresini söylemenizi bekledim. Ben de hayır daha öncesinde var diyecektim ve Kore savaşlarında ki yardımlarınıza, 1974'deki ambargoyla karşılık verdiklerini unutmayın" diyecektim. Ama siz Türk'ler, iyilikleri kolay hatırlıyor, kötülükleri ya az hatırlıyor, ya da çabuk affediyorsunuz.
Hulusi bey cevap verecekmiş gibi hafifçe doğruldu ama sonra vageçti, geri yaslandı, iddiasız, yavaş bir ses tonuyla Sami'ye doğru;
-Herşeye itiraz etmek maalesef doğruları savunmak olmuyor bazen. İtiraz etsem ne olacak ki, söyledikleri gerçek.
Oswald, bir an sessizce ikisine baktıktan sonra;
-İngiliz belgelerinde bulduğum ve önem vermediğim bir yazıyı hatırladım.
Hulusi beye döndü;
-Size de bahsetmedim, sizin güneydoğu sınırlarınızda terör olayları artınca hatırladım.
Sami ve Hulusi bey daha bir dikkatle baktılar. Oswald;
-1983 yılında bazı İngiliz Petrol şirketleri sizin Güneydoğunuzda, birkaç yerde araştırma yapmışlar. Kayıtlarda özellikle Cudi dağı ve Gabar arası not edilmiş.
-Eveeet ?
-Orda petrol bulmuşlar.
-??? Terör örgütünün kurulduğu seneler...
Oswald, lafı teörö örgütüne getirmeden devam etti.
-Fakat petrol buldukları, küçük araştırma kuyularını betonla doldurup, gitmişler.
Sami;
-Haydaa... bunlar zaten petrol bulma amaçlı gelmişlerse, niye buldukları petrol kuyusunu kapatsınlar ?
Hulusi;
-Kimbilir, sonuçta petrol şirketi, belki çok petrol bulunması, fiyatları düşürü, kar azalır demişlerdir. Türkiye'nin dış şirketlere daha fazla yetkiyle arama vereceği günü beklemeye başlamış da olabilirler.
Hulusi'nin son cümlesine onay ister gibi bakmasına rağmen, Oswald duymamış gibi kendi bildiklerini anlatmaya devam etti;
-İşler bazı müttefik ülkeler arasında, çok da gizli yüremediği oluyor. Sizdeki petrol bulunuşunu ABD şirketleri, dolayısıyla hükümeti de duyuyor ve...
Sami;
-Ve... "Ortak olalım!" mı diyor ?
-Az önce Hulusi beyin de söylediği gibi, Türk kanunlarının yabancıyı fazla kısıtlaması petrol şirketlerini zorluyordu. Bu nedenle ABD'den gelen öneriyi hemen kabul ettiler ve petrol kuyularının üzerini betonla kapattılar.
-Neymiş gelen öneri ?
-Güneydoğudaki petroller için Türkiye ile anlaşmayın, Orta doğu planı içinde biz Irak'ın işgaliyle birlikte, o bölgede sömürebileceğimiz, her dediğimiz yapacak bir kukla Peşmerge devleti kuracağız. Anlaşmaların kurallarını da biz belirleyeceğiz.
-Ta.. o zamandan planladılar yani !
Oswald gülümsedi;
-Sizde sevdiğim özelliklerden biri de bu zaten uzun vadeli plan yapmıyor, gündemdekine göre tepki veriyorsunuz.
Hulusi, rahatsız kıpırdadı;
-Oswald, alay etmeyi bırak da esasa gel.
-Alay etmek için değil di aslında ama bu özelliğiniz kişisel bazda güzel, ülkeyi ilgilendiren meselelerde ise aynı tarza devam etmeniz felaketinizi hazırlıyor. Petrol konusunda da uzun vadeli düşündüler ve sizin Güneydoğunuzdan topraklar vermenizi sağlamak için bir teörö örgütü kurdurttular. ABD'nin söylediği gibi ülkenizi bölmek ve petrol bölgelerini daha kolay yönetebilecekleri kişilerde bırakma planı başladı. Sizler ise hem teröristlere kzıyordunuz, hem de onları koruyan, besleyen Çekiç Güç'e göz yumdunuz.
Çekiç güçteki bir yabancı askerin, Türk kaymakamına attığı tokadı hatırlayan Hulusi beyin rahatsızlığı iyice belli oluyor, sürekli ayak değiştiriyor, dışarılara bakıyordu. Sonunda sözün o kısmına birşeyler eklemesi gerektiğini düşündü;
-Musul'u kolayca ele geçirttiler peşmergelere, Kerkük'e de aynısını yapacaklardı ama tehditler,korkutup, baskı uygulayıp şehirden kaçırmaya çalışmaları ve yer yer ABD askerleri güvencesinde Türkleri öldürmeleri, yeterli olmadı. Nufüs ve Tapu dairelerini ele geçirip, Türklerin çokluğunu gösteren belgelerin çoğunu yaksalar da, dünyanın tepkisini almamak için Türkler'e yaptıkları baskıları, faili meçhul cinayetleri frenlemek zorunda kaldılar. Tabi bu arada öldürülenler devam etse de büyük çapta bir katliama cesaret edemediler.
Oswald, acı acı gülümsedi;
-Oysa İsrail'liler aynı planı çabucak uygulamıştı Filistinlilere karşı.
Hulusi bey;
-Büyük katliam engellense de, tek tük Türklerin evinin yakılmasını, kaçırılmalarını, öldürülmelerini önemsem.yor değiliz. Sadece olanları yukarıya anlatmakta zorlandık, gerkli desteği alamadık.
Oswald,
-Sizin iyi niyetinizi Barzani de, Talabani de oldukça kötüye kullandı. Fakat hata yine sizde, ABD'nin de isteğiyle olmuş olabilir, ayrıntısını bilmiyorum ama Barzani ile Talabani'nin size karşı birleşmesini siz sağladınız.
Hulusi bey -Maalesef doğru!" diye başıyla onaylarken, Sami şaşkınlık içindeydi;
-Saddam'ın ordusunda kaçarken, öldürülmesin, katliam olmasın diye sınırlarımızı peşmergelere açmamızı, hayatlarınızı kurtarmamızı mı kastediyorsunuz ? Tabi sonuçta vefa yerine kalleşlik gördük.
Bu kez her ikisi birden Sami'ye baktı. Oswald ;
-Onlar daha yeni. Talabani ve barzani'nin aşiretleri yıllardır savaşıyorlardı. 1997 yılında Talabani kuvvetleri üstünlük sağladı, Barzani'yi ezip geçme konumuna gelmişti ki, Türkiye Barzani'ye yardımcı olup Talabani kuvvetlerini püskürttürdü.
Sami; " Sonra ? "
Hulusi bey; " Sonra da her ikisini defalarca Ankara'da bir araya getirip aralarını buldu, barıştırdı, birlikte hareket etmelerini sağladı."
Sami içi burkularak; " Onlarda birlikte Musul'da,Süleymaniye'de Kerkük'teki Türklere karşı katliamlara, ev kundaklamalara başladı."
Hulusi bey de hüzünle; " Sonuçta Ankara'daki "Barışın, birlikte çalışın" telkinleri etkili oldu. "
Oswald; " Artık, birbirlerine karşı güç kullanmaları gerekmeyince, ortak davranışlara geçip Türkiye'ye karşı çalışmaya başladılar. Irak'taki Türklere saldırmaya başlamadan daha önce Türkiye'deki hain örgüte, 'bize dokunma da istediğini yap', dediler. Örgütten kaçanları, gün gelip Türkiye'ye karşı kullanırız diye, kendi içine alıp ZAVİTA kampında özel olarak koruyup yetiştirdiler.
Sami; "Bu olaylar karşısında 2. Abdülhamit'in büyüklüğünü bir kez daha kabul ediyorum."
Oswald merakla bakınca, ona hitap ederek devam etti;
-Kusura bakma, belki sen kızacaksın ama Bulgar ve Yunan Hristiyanları konusunda bir sorundan bahsedeceğim.
-Hayır, kızmam, tarihte olmuş bitmiş olaylar kızmaktan çok ders almak içindir. Ayrıca onlarla mezhebimiz farklı ve bizde mezhep farklılıkları sizdekinden daha derin ayrımlara yol açar. Az önce bahsettiğim Fransızlarla savaşlarımız da hep mezhep farklılıklarına dayanır.
Sami; " Tarihe merakımın arttığı bu günlerde, bulduğum her fırsatta okuyabilmek için tarih dergileri taşıyordum çantamda. Onlardan okuduklarımdan birinde okuduklarım şöyle; Osmanlı imparatorluğunun en zayıf dönemlerinde başa geçen Abdülhamit, yıkılması beklenen İmparatorluğu 33 yıl ayakta tutmayı başarmış ve sonunda yine içteki hainlerin ihanetiyle kaybetmiş. Hainlerin kışkırttığı halka ve kendisine karşı ayaklananlara karşı ordusuyla zafer alabileceğini de biliyormuş ama 'Kardeş kanı dökülmesine razı olamam" deyip, isyancılara teslim olmuş. Onun zekasını, yönetim dahiliğini anlayamayan isyancılar, yönetimi ele geçirince art arda hatalara başlamış. Birinde hapisteki Abdülhamit'e gelip;
'Senin zamanında yıllardır halledilemeyen sorunu hallettik' diye hava atmışlar. Abdülhamit, 'Hangi sorunu hallettiniz?'şaşkın sorunca da, 'Bulgar ve Yunan kiliseleri arasındaki sorunu çözdük' deyince, Abdülhamit 'Eyvah ! ' diye bağırmış. Haberi verip, hava atmaya çalışan subaya acı acı bakmış ve 'Biz Bulgar ve Yunanlıların bir araya gelememesi sayesinde Balkanları elde tutuyorduk. Eyvah ki eyvah, gitti Balkanlar'.... Onun bu sözlerinden birkaç ay sonra Bulgar ve Yunanlılar birleşip Osmanlıyı Balkanlardan atmaya başlamışlar.
Oswald; " Anladım, Barzani ve Talabani arasındaki sorunları hallederek, size karşı haince birleşmelerini sağlamanız da benzer bir hata yani.
Hulusi; " Türk düşmanları ve içimizdeki cahiller Abdülhamit'e boşuna mı kızıl sultan diyorlar"
Sami; " Abdülhamit'e düpediz haksızlık, vefasızlık yapılmış. Tamam Türk düşmanları ona da düşman olmakta haklı ama cahil Türklerin düşmanlığını kabul edemiyorum. "
Oswald; "İlk defa onun zamanında ülkeniz ve orta doğu için petrol haritaları yapılmıştı sanırım.Ama sonrakilerin ciddi bir faaliyeti olmadı."
Hulusi ve Sami, başlarıyla onayladı.
Hulusi bey; "Diyarbakırdan Batman'a, Zaho'dan Felluce'ye 65 nokta için petrol haritası çıkarttırmıştı"
Sami çantasından bir dergi çıkardı;
-33 yıl Osmanlıyı ayakta tutarken sanatta, bilimde, halka hizmette de çok güzel şeyler yapmış.
Dergiden bir sayfayı açtı
- En güvenilir tarihçiler, bakın ne yazmış onun için; "Belki de Prof.Dr.Yılmaz Öztuna’nın dediği gibi ;“Milletimiz bu hükümdarın dehasına çok şey borçludur” Prof.Dr.İlber Ortaylı da şöyle diyor ;“Osmanlının son hükümdarı,son evrensel imparator II.Abdülhamid’dir”

--- 6. Bölümün sonu ---
Yazan (Araştıran) : Ahmet Ünal ÇAM
http://huzur.sehri.com


Kerkük Türklerinden
USTAMIZ; BÜYÜĞÜMÜZ, CANIMIZ
SAYGIDEĞER ABDURRAHMAN KIZILAY'DAN ALINMA
Bir Kerkük Türküsü, seslendiren Ahmet ŞAFAK
Kerkük'ün yüce gönüllü Türk'ü ABDURRAHMAN KIZILAY
Senin sesinle içimizde yara açtı yüzlerce Türkü : http://www.youtube.com/results?search_query=%22ABDURRAHMAN+KIZILAY%22&search=Search



Konu dışı özel not : http://ahmetunalcam.googlepages.com/telif.htm

Yorumlar