VAN-ERCİŞ DEPREMİ…

VAN-ERCİŞ DEPREMİ…
Elveda TANIK
etanik@egm.gov.tr 29.10.2011

Doğal afetler; beklenmedik bir anda, insanların kontrolü dışında gerçekleşen mal ve can kaybına neden olan, deprem, su baskını, volkan patlaması, kuraklık, heyelan, hortum, kasırga ve buna benzer büyük olaylardır. Önceden tahmin edilememekle birlikte bazen de, önceden tahmin edilebilir..
Bu doğal afetler, dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi, bizim ülkemizde de çok sık meydana gelmektedir. Önceden tahmin edilemeyen bir afet meydana geldiğinde ; bazı ülkelerde can ve mal kaybı az olurken, bazı ülkelerde daha fazla olabilmektedir. Bunun nedeni ise; bu tür olaylara karşı bazı ülkelerin gereken tedbirleri almasıdır.
Dünyanın bir çok ülkesinde, farklı doğal afetler olurken, ülkemizde de, Van-Erciş depremi meydana geldi. Etkisi büyüktü… Can ve mal kaybı da çoktu. Nedeni ise; daha önceleri 1976 yılında, Van- Muradiye depremi yaşanmasına rağmen yine de, yeterli tedbirler alınmamıştır… Deprem bölgesi olduğu bilindiği halde, yine depreme dayanıksız çok katlı binalar yapılmıştır…Yapanlar ise biz yaptıysak, devlette denetleseydi diyerek suçu kabullenmek istemezler. Aslında, depremde yıkılan binaların yapılış zamanlarına bakmak gerekir. Muradiye depreminden sonra yapılan binalar mı, yoksa eski binalar mı yıkıldı? Eğer ki, yeni yapılanlar yıkılmış ise; felaketlerden ders almıyoruz demektir…Keşke her kes üzerine düşeni yapsaydı da bu kadar, can kaybı olmasaydı…İnşallah bu felaketten her kes payına düşen dersi alır…
Engellenemeyen bir felaket olmuştu. Başbakan ve Devletin zirvesi hemen oraya gidip, depremzedelerin yanında yer aldılar…Bir an önce enkaz altındaki insanların çıkartılması, ölenlerin defin edilmesi, yaralıların tedavi edilmesi, barınma, yiyecek gibi ihtiyaçların da karşılanması gerekirdi. Bunu için de, yurt içi ve yurt dışından deprem bölgesine bir çok yardım gönderildi. Ülkemizde ki bir çok insan da, depremzedelere yardım edebilmek için deprem yerine koştu…
Bu felaket karşısında, bu millet yine tek yürek olmuş, onların acısını yüreğinde hissetmiştir…Bu milletin, bu yaralara nasıl merhem olabilirim, nasıl sarabilirim diye bütün imkanlarını seferber ettiğini görsel ve yazılı medyadan izlemeyenimiz yoktur. Ellerinden ne geliyorsa, para, çadır, yiyecek, içecek, giysi ve buna benzer bir çok malzemeyi oraya ulaştırmaya çalışırken, bazıları da oturdukları evlerini paylaşabileceklerini söylüyorlardı… Ankara’da üniversite okuyan bir çok öğrencinin maddi imkanı olmasa da, depremzedeler için yardım standı açarak, Türkiye Mimar ve Mühendisler Odası Birliğinin Koordinesinde topladıkları yardımları deprem bölgesine gönderilmek üzere Ağrı plakalı bir kamyona yüklemeleri ise, bu milletin ne kadar birlik ve beraber içinde olduğunun göstergesiydi…
Bir an önce, bu felaketin açtığı yaralarının sarılması için, her kes üzerine düşen görevi canla başla yapmaya çalışıyordu.Bunu yanında; bu felaketi daha bir vahim duruma getirmeye çalışanlarda olmuyor değildi…Mesela; Van’daki, koordinasyondan sorumlu birisinin televizyon yayınına çıkarak, şu bakan şunu dedi, bunu dedi, çadırlar yağmalandı, yardımlar yağmalandı gibi suçlayıcı ve tahrik edici ifadeler kullanan ile, gelen yardımlarının ulaşmasını engelleyenlerde vardı. Eğer oraya gönderilen yardımların dağıtılmasında veya yağmalanmasında bir sorun varsa, bunu nedeni koordinasyon eksikliğindendir. Yapılması gereken görev yerine, başka işlerle uğraşılırsa bu aksaklıklar olur...Fakat, bu devlet ve bu millet buna fırsat vermedi. Bu felakette devlet ve millet oradaydı. Yapması gerekenleri yaptı… Kim! Ne derse, desin.
Dünyanın neresinde bir felaket olursa; bu devlette, bu millette oraya koşar. Onların acısını yüreğinin derinliklerinde hisseder… Her kes ten önce oradadırlar. Ay yıldızlı çadırları , seyyar hastaneleri, aşevlerini kurarlar. Sevgi ve şefkatle, felaketin açtığı o yaraları sarmaya başlarlar…Oysa; bu deprem ülkemizde oldu. Bu acı, daha bir derin, daha bir can acıtıcı. Oraya yardımların geç gitmesi söz konusu olabilir mi hiç? Bunlar boş sözler… Bu millet bu kışkırtmalara falan gelmez…Bu ülkede yaşayan milletin, acıları da, sevinçleri de birdir.

SONUÇ OLARAK; alınacak tedbirlerle, engellenemeyen doğal felaketlerin vereceği zararlar indirgenebilir. Can ve mal kaybı azaltılabilir. Bunu içinde, her kes üzerine düşen görevi yapmalıdır. Kar edeceğim düşüncesinde, olan insanların yaptığı bu binalar, mutlaka denetlenmeli, depreme dayanıklı değilse, mutlaka yıktırılmalıdır… Her an, böyle bir felaketin olacağı varsayılarak, gereken hazırlıklar önceden yapılmalıdır. Olası bir durumda ise; oradaki koordinasyonu sağlamakla görevli olanların, görevleri dışında felaket üstüne felaket çığırtkanlığı yapmaktan vaz geçmeliler…Bu onlara fayda değil, aksine zarar verir. Böyle zamanlarda, birlik ve beraberlik içinde olduğumuzu kenetlenmiş ellerimizle, yüreklerimizle göstermeliyiz… Acılar paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça artar. Bu tür felaketleri bir daha yaşamamak üzere, yazımı bir Çin atasözü ile bitirmek istiyorum…
“ İyimser insan, her felakette bir fırsat, kötümser insan da her fırsatta bir felaket görür.”
29.10.2011

Yorumlar