Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biri küçük, iki kedi

Biri küçük, iki kedi -Adam iş çıkışı yorgun argın evine varmıştı. Hanımı kapıyı açtığında şaşkın baktı; -Hayırdır bey, bu palto nerden çıktı. -Bu gün aldım. -Hani çocuğa çanta alacaktın, para anca yeter demiştin. Bak, defter kitaplarını poşetle götüren bir o var koca sınıfta. -Ben çocuğumun gönlünü alırım merak etme. Bir an durdu, biraz üzgün baktı hanımının yüzüne; -İş yerinde laf oldu, soğukta bile ceketle gitmem, utandım. İnan istediğimden değil. Hanımı yol verirken sordu; -Kaça mal oldu kim bilir, bu kadar pahalısını alman gerekir miydi ? Adam gülümsedi; -Şansım yaver gitti, itfaiyeden ucuz bir kullanılmış palto arıyordum. Bunu satan adamla karşılaştım, açıkçası cebimdeki paraya göre ucuz bir şeyler sordum, tuttu bunu çok ucuza verdi. -Aman bey, çalıntı filan olmasın. -Aklıma geldi, çekinerek sordum. Bazı zenginler alıp, sıkılınca eski niyetine satıyormuş bu adamlara. Şöyle bir baktı hanımına; -Ne yapayım hanım, adamı sorguya mı çekeyim. Ortalıkta zabıtası da var, polisi de. -Ne bi...

4 - Gözü Açılmış Bir Türk - 4

… Herkes derin sessizliğe gömülmek üzereyken, birisi alaycı alaycı; -Sami'nin köşesindeki son yazıya bak, aklı sıra şiir yazmış. Sami dikkatle baktı; -Ne yazmış? - " Düşerse başın dara, Hulusi'yi ara " böyle ciddi bir yazının sonuna konacak şiir mi bu. Sami'nin gözlerinde bir ümit ışığı parladı "Hulusi amca yaşıyor demek ki" diye düşündü. Ayağa kalktı, -Acele bir yere yetişmem gerek. Çok güzel bir sohbetti, istifade ettim, sağolun. Sami hızla kafeden çıkarken, peşinden süzülen gölgeyi farketmemişti. Sami, Hulusi beyin yaşadığını ve yazısının sonuna eklediği dizeyle, kendisini araması için mesaj gönderdiğini düşünüyordu. Bu düşünceler içinde, yine de tedbirli olmaya çalışarak telefon kulübesi aramaya başladı. ‘Yakalanırım’ endişesiyle, ortalıktaki telefon kulübelerini kullanmak istemiyordu. Sonunda biraz kutuda kalan ve loş bir ışık altındaki dar sokaktaki telefon kulübesine yürüdü. Beş-on saniye sonra takip eden gölge de aynı sokağa girdi. Takip edildiği...

3 - Gözü Açılmış Bir Türk - 3 

3 - Gözü Açılmış Bir Türk - 3 29-Ekim kutlamaları, son terör saldırılarının etkisiyle, şehit olan askerlerin ruhlardaki acısıyla daha bir farklı, daha bir duygulu kutlanıyordu bu sene. Terörün amaçladığının aksine, millet daha bir dayanışma, daha bir birlik-bütünlük içine girmeye başlamıştı. Fakat bu hassasiyet bazen, “ Ben senden daha çok ülkemi seviyorum ” gösterisine de dönüşüyor. Bu gösteri şekli akıl-mantık-anlayış-hoşgörü gibi güzellikler dahilinde olduğunda, bir gülümseme cevap oluyordu. Bu güzelliklerin dışına çıkıldığında, bir bağnazlık şekline dönüştüğünde nahoş durumlar da ortaya çıkıyordu. Tıpkı, asansördeki yaşlı adamın öfkesinde olduğu gibi. Yaşlı adam elindeki bayrağı, başörtülü genç kadına doğru sallayan başı açık kıza öfkeyle söylendi ; -Sen bayrağımızı bize doğru sallayarak ne demek istiyorsun. Biz bayrağımızı vatanımızı senden az mı seviyoruz zannediyorsun ? Yaşlı adam bunları söylerken, biraz da öfkeyle, göğsündeki madalyayı da kıza işaret ediyordu. Bayrağı sallayan...

Gözü Açılmış Bir Türk - 2

    Sami, Jack'ten öğrendiklerini kolay okunur bir öykü formatına sokup gazetesindeki köşesinde yayınlamıştı. Şimdi, biraz da endişeyle tepkileri bekliyordu. Sabahın erken saati olduğu halde fazla beklemedi, kapıdan asık bir suratla yazı işleri müdürü girdi;     -Sami bey aslında ben sizinle konuşmak istiyordum ama yazınızın etkisi sanırım beni de aşacak ki, patron doğrudan aradı ve sizinle konuşmak istiyor. Benim odamdan arayın.     Sami, yazdıklarının arkasında da olsa, başını epey ağrıtacak bir aşamanın başlayacağını biliyordu. Ayağa kalktı;     -Şimdi burdan ararım müdür bey.     -Anlamadınız sanırım, benim odamdan ve dinlemeye karşı parazit korumalı olduğundan kırmızı telefonla aramanız gerekiyor.       Sami, olur manasında başını salladı. Odadan çıkmadan masasına 'veda eder gi...

“SEVİMLİ ELİFBA” İSİMLİ KİTABIMIZ ÇIKTI !

Sevimli çocuklarımız için sevimli bir elifba hazırladık. Uzun bir süredir üzerinde çalışmakta olduğumuz “Sevimli Elifba” isimli kitabımız, uygulama ve geliştirme sürecini tamamlayarak yayınlanmış oldu. Kitabımızın hedefi, 4 yaştan itibaren çocuklarımızın Kur’an-ı Kerim’i okuyabilmelerini sağlamaktı. Bu gaye ile ortaya çıkan “Sevimli Elifba”mızın diğer elifbalardan bir takım farklılıkları var. Tabi ki sadece “farklı olalım” düşüncesi değil; “çocuklarımız kitabımız Kur’an’ı, “en kolay” ve “en kalıcı” şekilde nasıl öğrenebilirler?” düşüncesi bizi bu yola sevketti. Sevimli Elifba’nın farklarından bahsedecek olursak; En önemli farklılıklarımızdan biri “ses temelli” eğitim sistemi kullanılmış olması. Yani, Kur’an harfleri öğretilirken, harflerin isimlerini değil seslerini verdik; “elif” yerine “e”, “cim” yerine “ce”, “dal” yerine “de”… gibi. Artık okullarda okuma yazma öğretiminde de kullanılan bu yöntem Kur’an öğretiminde de son derece faydalı oldu. Harfleri ve kelimeleri görsel, somut tema...

MAKAM HAVASI

Başlama : 25-05-2007 20:20 Saçlarına epey kır düşmüş, 45-46 yaşlarındaki adam, markette ürkek adımlarla dolaşıyor, alışveriş yapıyordu. Ama dikkatli bir göz için, sıkıntısı hemen belli oluyordu; raftaki çikolataya elini bir uzatıyor, bir çekiyordu. Rafa uzanmış kolunu, sanki karıncalar ısırıyordu. Beyninin sıkıştığını hissetti. Zorlukla uzandı, çikolatayı ekmeklerin yanına bıraktı. “ Benim suçumu çocuklar çekmek zorunda mı! Semih’in canı çeker. Yusuf kocaman oldu ama onun da canı çeker ” diye düşündü. Oysa dün geçici de olsa rahatlamıştı, yüzü gülmüştü. Küçük çocuğu Semih’in, uzun süredir, ön tekeri inik halde öylece kalmış bisikletini tamir ettirmişti. Sonunda utana çekine bisikletçiye götürmüştü. Utana-sıkıla “ Şimdi param yok, tamir etseniz de, başka zaman ödesem olur mu?” diye soruşu, yeniden canlandı gözünde. Yeniden aynı sıkıntıyı çekti, yeniden bunaldı. Bisikletçinin önce şaşkın, sonra müşfik bakışı ; “ Teker patlağını ilk defa veresiye yapıyorum ” deyip, gülümseyişi, son...

Gözü Açılmış Bir Türk

Gözü Açılmış Bir Türk Başlama 07-05-2007 23:50 /Bitiş 17-09-2007 06:40 -Sevgili dostum Sami, Fransız'caya hâkimiyetinize hayranım. Bakın ben yıllarca Türkiye’de kaldım da, hâlâ Türkçe’yi doğru dürüst öğrenemedim. Neyse ki, sizin gibi kıymetli dostlar yardımcı oldu da, rahat ettim. -Ne demek Pier, benim için zevkti. Asıl biz sana teşekkür etmeliyiz, sadece öğrencilerine Fransızca öğretmekle kalmadın, bizim de pratik yapmamıza katkın oldu. -Yok yok, o başarı sizi ve sizin gibi niceleri yetiştiren yabancı dil eğitmenlerinizindir. Ben üniversitede dil eğitimi verirken, inanın epey yetişmiş, ilerlemiş öğrencileri buldum karşımda. Tabi, Türk gençlerinin bu yabancı dil öğrenme isteği, azmi, başarıyı getiren en önemli unsur . Pier, Sarkozy’nin Cumhurbaşkanı seçilmesini kutlayan salondaki kalabalığa bir göz gezdirdikten sonra, ilerde fark ettiği birini işaret etti; -Gelin Sami bey. Şu ilerde, çevresindekilere ateşli konuşmalar yapan dostum Jack ile...