Ana içeriğe atla

Eğitim Meselemiz -2-

Öğrenci Seçme Sınavı’nın yerleştirme duyuruları yapıldığından bu yana velileri bir koşuşturmaca almış durumdadır.Bu gayet bir işin içinde çekilen maddi-manevi çileler nispetinde sonuca ulaşanların duyduğu hazdır.Fakat bittiğini sandıkları yorucu maraton aslı şimdi başlamaktadır. İlgileri ve istekleri doğrultusunda değil de puan türüne göre tercih yapan binlerce gencimiz yorucu bir maratona başladıklarının farkında olmalıdır.Eğitimle ilgili konuda konuştuğumuza göre Eğitim Fakülteleri’ne yerleşen genç kardeşlerimiz yazımızı muhakkak irdelesin.Eğitimin ülkemizde olan genel sorununa eğildikten sonra içerde kısır döngüde, topluma değil de kişilere hizmet eden yapıyı bu yazımda inceleyeceğiz.Zorlu bir yarışın içinden yüksek puanlarla KPSS’de boy gösteren arkadaşlarımızı malesef üzücü bir olay bekledi. Ağustos’ta 30 bin öğretmen alacağını duyuran Milli Eğitim Bakanlığı bunu siyasi manevrasıyla seçimden sonra 20 bine düşürdü. Hal böyle olunca açığın %10’unu dahi kapayamayacak olan atamalarda endişeler başladı. Üstelik KPSS puanları beklenenin 6-7 puan altında geldi. Sanki sistem kendi açığını bir şekilde kapatarak bahaneler sunmaya çalışıyor. Yada sayıları 200 bini aşkın genç, laf-siyaset oyunlarıyla oyalandırılıyor. Daha problemin çözümü ortadayken, siyasiler işi farklı bir kalıba bürüyerek hayatının baharında görev aşkı ile yanıp tutuşan bu gençleri umutsuzluğun bağrına itiyor.Hiç bir ülkenin kendi eliyle Devlet düşmanı doğuracağını sanmıyorum ama hükümetin içte ve dışta aldıkları talimatlar ile uyguladıkları politikalar budur.KPSS sınavı bir ölçüt değildir. Çünkü bu sınavda bir kısım bölümler 70 puanla atanırken, 93 puan alan başka bir bölüm mezunu atanamamaktadır. Üstelik aynı sınava tabi tutulmaları Türk Eğitim sisteminin çarpıklığını ortaya koyan dershaneleri doğurduğu gibi, bu tip uygulamalar da rant sağlayacak KPSS Dershaneleri’ni ortaya çıkarmaktadır. Yani yine birilerinin ekmeğine yağ sürülmektedir.Devlet’in anayasasında “eğitim hakkı” ifadesini ve yerini almışken, dershanelere eğitimi peşkeş çekenler, hizmet ettikleri grupların özel kolejlerine ve dershanelerine adam kazandırma pahası ve gençliği bunalıma itme çabası içindedirler.Bakan Çelik, Öğretmen ihtiyacı’na ilişkin soru önergesine verdiği yanıtta, Türkiye'nin net öğretmen ihtiyacının 165 bin 826 olduğunu ifade ediyor.(Gerçekte ise bu ihtiyaç çok daha fazladır. KPSS sınavına giren öğretmen adayı 2006 yılında 202.710 kişidir.) İhtiyacın yüzde 10-15'inin bile karşılayamayacak bir personel alımının marifetmiş gibi sunulması ise düşündürücü. Ortalıkta 100 bin personel alacağız diye, 30 bin öğretmen alacağız diye böbürlenmenin bir anlamı yok.Bugün, yaklaşık 200 bin öğretmen adayı atanmak için, bir umut içerisinde 30 bin öğretmen alımını dört gözle bekliyor, sayının birdenbire 20 bine düşürülmesi binlerce genç öğretmen adayını büyük bir hayal kırıklığına ve umutsuzluğa sürükledi. Atanmak için, kimisi, belki de 8-10 yıldır bekleyen aday öğretmenler büyük bir hüsran içerisinde, Devleti yönetenlere bir kere daha küstü. Atanamadığı için bir aile kuramayan, geleceğe yönelik plan program yapamayan bu gençlerin yaşadıklarını bu ülkeyi yönetenler de görmeli ve değerlendirmelidir. Eğitim Milli meseledir. Milli meselelerin çözümü öncelik arz etmeli ve Şeyh Edebali’ nin “Milleti yaşat ki Devlet yaşasın” düsturuna uygun ilerlemelidir.Sistemin adaletsizliğinin başka bir boyutu sayılarda yaşanmaktadır. Örneğin haftada 4-6 saatlik Lise Matematik Öğretmenliği’ne sadece 34 kişi alınırken, haftada 2 saatlik Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği’ne 1315 kişinin alınması son derece düşündürücüdür. Yine Lise Fizik, Kimya; Biyoloji Öğretmenliklerine toplamda 95 kişi alınırken, İngilizce öğretmenine 2020, Bilgisayar Öğretmenliği’ne 1215 kişinin alınması insaf dedirtecek türdendir. Çünkü alımlarda bile adaletsizlik yapılmaktadır. Haftada 2 saatlik Din Kültürü dersi Öğretmeni bir ilçe’de 2 tane olsa tüm ihtiyacı karşılar. Bu kadar alım insaf dedirtecek boyuttadır. İngilizce ve Bilgisayar sertifika zorunluluğu getirtilen atamalara bakarak bir çok arkadaşımız İngilizce ve Bilgisayar derslerini temel seviyede verecek kapasiteye sahiptir. Gerçi genel manada bakıldığında 200 bin kişilik açık sınava girenlerce ancak kapatılır.Bir diğer adaletsizlik kadro alımında yapılmaktadır. Bu bariz bir hatadır. Önceden sözleşmeli atananlarda kadroya dahil edilerek sayı fazla gösterilmektedir. Oysa her bölümde ortalama 250 kişilik sözleşmeli oynaması bir bu kadar kayba sebep olmakta fakat yerine atama yapılmamaktadır. Bu da Bakanlığın en büyük siyasi ört baslarındandır.Ataması olmayan bir çok kardeşimiz çeşitli statülere tabi tutularak sözleşmeli ve vekillik kadrosu içinde boğulmaktadır. Üstelik o kadar içler acısı durumdur ki 2 yıllık MYO mezunları dahi Öğretmenlik yapabilmektedir. Hatta Veterinerler, Avukatlar da dahil.. Bir Öğretmen arkadaşımın okulunda ki aktardığı vaziyet şudur; “Okulumda; ziraat mühendisi, avukat, güzel sanatlar seramik bölümünü bitirmiş, Almanca öğretmeni, Fransızca öğretmeni ve daha şu an aklıma gelmeyen bir çok bölümden mezun olan arkadaşım sınıf öğretmenliği yapıyor. Bu çarpık düzen içinde onları da kırmak istemiyorum. Ancak devlet olarak sen bu işi bu kadar basite alırsan, sonra da çok dövünürsün. Eğitim-öğretimde neden geriyiz diye çok bağırırsın daha…” diyor arkadaşım. Evet maalesef işsizlik bu boyuttayken “Öpülesi El” mesleği olan, bir harf öğretene bin yıl köle olunan Öğretmenlik mesleğinin içler acısı hali budur. Kendi açığını kapatmak şöyle dursun, formasyon bilgisinden yoksun kişilerin öğretmen olması ise katliamdır.Bu öğretmen adayları her yıl birbirleriyle yarıştırılıyor ve birbirlerini rekabete götüren KPSS aldatmacısıyla sözleşmeli, ücretli, işsiz ve özel sektörde 150 YTL’ye çalışan öğretmenler olarak piyasada azgın bir sömürüye maruz kalmaktadır. Kadrolu olan ve devlet okullarında çalışan öğretmenlerle aynı diplomayı almış olmalarına karşın işsiz veya iş güvencesinden yoksun olarak çalışmaktadırlar. Buna karşılık, öğretmen atamalarına sınır getirilirken, torpilli atamaların yapıldığını da biliyoruz.Adaletsizliğin, adam kayırmacılığın son bulması ve ihtiyaca göre öğretmen alımının gerçekleştirilmesi gerekmektedir. KPSS'nin derhal kaldırılması ve 200 bin öğretmen açığının mezuniyet yılı itibariyle geçmişe dönük sırayla acil olarak kapatılması, ücretli, usta öğretici, sözleşmeli adı altında sürdürülen güvencesiz öğretmen istihdamı uygulamasına son verilmesi ve öğretmen unvanı alan herkese derhal kadro hakkının geri verilmesi gerekmektedir.

( Bu yazı “Alnımızda bilgilerden bir çelenk,Nura doğru can Atan Türk Genciyiz. Yeryüzünde yoktur olmaz Türk’e denk,Korku bilmez soyumuz!..” diyerek yemin eden, bu sene ve geçen senelerde mezun olup, “Öğretmen olabilir” belgesi alan binlerce kardeşime ve arkadaşıma ithâfen yazılmıştır. Görevlerini son derece başarılı yapan, devletine, milletine ve ülkesine sadık, yeni nesilleri öğretme çabası içinde olan öğretmenlerimizi ve idarecilerimizi tenzih ederim.)
İ.S.KARAMAN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI…

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI… Elveda TANIK etanik@egm.gov.tr Belirli miktarda alındığında, kişinin sinir sistemine etki ederek, akli, fiziki ve psikolojik dengesini bozan, kişi ve toplum içerisinde ekonomik ve sosyal çöküntü meydana getiren, alışkanlık ve bağımlılık yapan, kullanılmasını, bulundurulmasını, üretilmesini ve satışının kanunlarla yasaklandığı narkotik ve psikotrop sözcükleriyle de tanımlanan maddelere Uyuşturucu madde denir. Uyuşturucu madde kavramı genel anlamda, uyuşturma niteliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani uyuşturan, duymaz hale getiren demektir. Bazen de keyif veren, kışkırtan, yatıştıran, uyanıklık sağlayan maddeler içinde kullanılmaktadır. Kişiyi hayattan kopartarak kendisine bağımlı yapan, kişi ve toplum üzerinde (TERÖR, ÇEŞİTLİ HASTALIKLAR, SUÇ ARTIŞI ve EKONOMİ) üzerinde etkileri olan bu maddelerin neler olduğu, nelerden, niçin ve nasıl yapıldığı hakkında bir bilgimiz var mı? Veya merak ediyor muyuz? Gelin, hep ...

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ…

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ… etanik@egm.gov.tr Uyuşturucu madde kavramı; genel anlamda uyuşturma özelliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani, uyuşturan, duyarsız hale getiren madde demektir. Önceki yazımda; afyon ve türevleri, kokain ve türevleri, kenevir ve türevleri ile sentetik uyuşturucular olarak sınıflandırmasını anlatmaya çalıştığım uyuşturucu maddelerin kullanımının kişi ve toplum üzerindeki etkilerini gelin hep birlikte görelim. Bu maddelerden; ESRAR; mizacı, düşünceyi ve davranışları olumsuz etkiler. Beyinsel bağlantılarda kopukluk, reflekslerde, koordinasyonda bozukluk yapar. Dikkati dağıtır, paranoya ve muhtemelen psikoza yol açar. Unutkanlığa, yüksek dozda alındığında hayal görmeye neden olur. Bronşit ve akciğer kanseri riskini artırır. Uykulu hal yaratır, hafıza kaybına neden olur. Kalp rahatsızlığı yaratır, ağız ve boğazda kuruluk, gözlerde kanlanma meydana gelir. Erkeklerde sperm sayısında azalma ve kısırlık, kadınlarda tes...

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ÖNEMİ

Sivil Toplum nedir? Sivil Toplumun faydaları nelerdir? vb. soruları hepimiz sormaktayız. Günümüzde yaygınlaşan, sık sık konuşulan sivil toplum nasıl olmalıdır ve bir ülkenin gelişiminde ki rolü nedir? Sivil Toplum; insanların tek tek yapamadıklarını beraber yapmasıdır. Yani birlikteliği, gönüllülüğü ve dayanışmayı temsil eder.21.yüzyılda önemli bir kavram olan sivil toplum, akademisyenlerin yanı sıra buralara gönül verenlerin de tecrübelerinden yararlanılması gereken yerlerdir. Meslek odaları, sendikalar, vakıflar ve hemşehri dernekleri sivil toplumları oluşturur. Bir ülke de demokrasinin ve ekonominin gelişmesinde sivil toplumun etkisi olduğu kadar da aktif vatandaşlık anlayışını da getirir. Sivil toplum, demokratik bir toplum yaratılmasında, devlet-toplum, birey ilişkilerinin demokratik bir şekilde düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. İnsanların gönüllü olarak bir araya gelmesiyle bir şeyleri yapmak için kurulan sivil toplumlar finansal ve örgütsel sorunlarının yanı sıra ...