Ana içeriğe atla

TÜRKİYE GERÇEĞİ

Türkiye son yıllarda kritik günler geçiriyor.Küreselleşmenin getirdiği zorluklar,ülke ekonomisinde ki açıklar, siyasi krizler, komşu ülkelerde ki savaşlar, AB sevdası,bir yanda yoksulluk, diğer yanda terör ve siyasilerin vurdum duymazlığı vs.vs…..
Sonbahar mevsimine girdiğimiz şu günlerde Türkiye’nin de rengi soluyor.İnsanlarda bir vurdum duymazlık, bir bananecilik almış başını gidiyor.Sanki ülke, vatandaşı tarafından başı boş bırakılmış ve kendi kaderine terkedilmiş.Dört bir yanı ateş çemberinde olan Ülkemin topraklarına göz dikilmiş Kurtuluş savaşının intikamını şimdi topraklarımızı satın alarak ve yasalar da değişiklik yaptırarak almaya çalışıyorlar.İç barışımız terörün dağdan şehre inmesiyle tehlikeye girmiş, halkımızın can güvenliği kalmamıştır.Yolsuzluklar ve çeteler kanıksanmış durumda.Her gün televizyonlarda izlenen, gazetelerde okunan cinayetler, geçirilen cinnet haberleri… Magazin programların da izlenen ahlaksızlıklar topluma benimsetilmeye çalışılan yaşam tarzları.Sanayinin ilerlemediği, iş alanlarının açılamadığı, küçük işletmelerin bir bir kepenk kapattığı, tarım ve hayvancılığın yok edildiği tamamen dışa bağımlı hale getirilen ülkemiz.Siyasi partiler kendi içinde ki koltuk kavgası yüzünden bir şey üretemez hale gelmiş, vatandaş boş vaatlerle kandırılarak sadece seçim zamanlarında hatırlanır olmuş.Bir yandan ülkenin güllük gülistanlık tablosu çizilmeye çalışılıyor,bir yandan da vatandaşın uyanmaması için torba torba erzaklar dağıtılıyor.Bilerek yoksullaştırılan halk ise bu yardımları almaya mecbur bırakılıyor kendisine iyilik yapıldığını düşünerek bu siyasi partilere oy veriyor.Vatandaş geçim derdinden hesap soramaz, hakkını arayamaz hale getiriliyor.Bir yanda halk yoksullukla mücadele ederken, diğer yanda hep bana diyerek ganimetleri paylaşan bir kesim.Bir yanda sofrasında yiyecek bulamayanlar,diğer yanda sabah kahvaltısını, nerede yiyelim diye düşünenler.Bir yanda gecesini gündüzüne katarak okumaya çalışan çocuklar,diğer yanda diskoda,barda eğlenen ve parasıyla diploma satın alan,özgürlük ve demokrasi kelimelerinin unutturulduğu gençler.TV Programlarında Atatürk’ü sevmediğini İngiliz sömürgesi altında olunabileceğini çekinmeden söyleyebilen insanlarla Atatürk İlke ve İnkılaplarının bir bir ortadan kaldırılmaya çalışıldığı Türkiye…
Ülkemizde çözümsüzlük almış başını gidiyor.Dış güçler tarafından yönlendirilmeye ve tamamen her şeyi dışa bağımlı hale getirilmeye çalışılırken çözüleceğimiz gün merakla bekleniyor. İnsanlar cepheleştirilerek, ötekileştirilerek,cemaatleştirilerek toplumda huzurluk yaratılıyor.Sevgi,saygı yok edilirken aileler parçalanıyor.Halk gelecekle ilgili kaygı içindeyken umut tacirleri kalan umutları da alıp götürüyor.Evet ülke sorunlarını daha da çoğaltabiliriz..Bütün bunlar karamsarlık değil veya kara tablo çığırtkanlığı değil bu günkü ülkemizin önemli sorunlarıdır.
Peki!bunlardan nasıl kurtulabiliriz hiç düşündük mü?
İlkönce bu hale nasıl geldik,nerede yanlış yaptık?diye soralım ve aklımızı kullanarak bunların cevabını verelim.Tehlikenin farkında olmalıyız.Vicdan azabını duymayan ülkesine sahip çıkamaz.Bu tabloda bizim suçumuz yok deyip geri çekilemeyiz.Sorgulamayan,hakkını aramayan ve bilinçlenmeyen bir toplum kolayca kandırılır.Bu nedenle insanlar bilinçlendirilerek bir araya gelmeli, çözüm üretmeli ve kurumların işletilmesi sağlanmalıdır.Ayrıca devlet otoritesi bütün yetkiyi eline almalı,dış güçlerin iç işlerimize karıştırılması önlenmeli ve dış ilişkilerimiz tamamen diplomasi düzeyinde olmalıdır.Bunlar yapılmazsa maalesef ülkemiz bu kaostan kurtulamaz. Ülkelerde bilerek kaos yaratılır, senaryolar hazırlanır ve işbirlikçilerin desteğiyle hayata geçirilir.Türkiye’de de aynı tablo ve aşama aşama senaryolar hazırlanıyor.Bizler bu coğrafya da boyunduruk altına girmeden yaşamış bir toplum olarak bu kaostan çıkacak güçteyiz.Çözümsüzlük çözüm değildir.AB hayalini bırakıp,gerçekleri ve sorunları görmemiz gerekiyor.Türkiye'nin bölünüp, paylaşılması artık dünyada birçok platformda açıkça tartışılmaya başlandığını unutmayalım. Atalarımızın bize miras bıraktığı bu ülkeye sahip çıkmazsak torunlarımıza bırakacak bir ülke olmayacaktır.Unutmayın; sahipsiz vatan batmaya haktır sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.

Nermin AYDINLI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI…

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI… Elveda TANIK etanik@egm.gov.tr Belirli miktarda alındığında, kişinin sinir sistemine etki ederek, akli, fiziki ve psikolojik dengesini bozan, kişi ve toplum içerisinde ekonomik ve sosyal çöküntü meydana getiren, alışkanlık ve bağımlılık yapan, kullanılmasını, bulundurulmasını, üretilmesini ve satışının kanunlarla yasaklandığı narkotik ve psikotrop sözcükleriyle de tanımlanan maddelere Uyuşturucu madde denir. Uyuşturucu madde kavramı genel anlamda, uyuşturma niteliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani uyuşturan, duymaz hale getiren demektir. Bazen de keyif veren, kışkırtan, yatıştıran, uyanıklık sağlayan maddeler içinde kullanılmaktadır. Kişiyi hayattan kopartarak kendisine bağımlı yapan, kişi ve toplum üzerinde (TERÖR, ÇEŞİTLİ HASTALIKLAR, SUÇ ARTIŞI ve EKONOMİ) üzerinde etkileri olan bu maddelerin neler olduğu, nelerden, niçin ve nasıl yapıldığı hakkında bir bilgimiz var mı? Veya merak ediyor muyuz? Gelin, hep ...

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ…

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ… etanik@egm.gov.tr Uyuşturucu madde kavramı; genel anlamda uyuşturma özelliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani, uyuşturan, duyarsız hale getiren madde demektir. Önceki yazımda; afyon ve türevleri, kokain ve türevleri, kenevir ve türevleri ile sentetik uyuşturucular olarak sınıflandırmasını anlatmaya çalıştığım uyuşturucu maddelerin kullanımının kişi ve toplum üzerindeki etkilerini gelin hep birlikte görelim. Bu maddelerden; ESRAR; mizacı, düşünceyi ve davranışları olumsuz etkiler. Beyinsel bağlantılarda kopukluk, reflekslerde, koordinasyonda bozukluk yapar. Dikkati dağıtır, paranoya ve muhtemelen psikoza yol açar. Unutkanlığa, yüksek dozda alındığında hayal görmeye neden olur. Bronşit ve akciğer kanseri riskini artırır. Uykulu hal yaratır, hafıza kaybına neden olur. Kalp rahatsızlığı yaratır, ağız ve boğazda kuruluk, gözlerde kanlanma meydana gelir. Erkeklerde sperm sayısında azalma ve kısırlık, kadınlarda tes...

TEK MİLLET İKİ DEVLET

TEK MİLLET İKİ DEVLET “Tek Millet, İki Devlet” bu söz; 30 Ağustos 1991 yılında SSCB çöküşü ile bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Devletinin, 1992-1993 yılları arasında ki Devlet Başkan Ebulfez ELÇİBEY tarafından, o zaman Azerbaycan’ı ziyaret eden Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanına söylenmiştir. Ebulfez ELÇİBEY “ iki kardeşin yan yana, ayrı ayrı devletler kurduğu nerede görülmüştür. Azerbaycan ve Türkiye olarak en kısa zamanda birleşmeliyiz.” ve “ Biz bir millet iki devletiz” diyerek ülkeler arasındaki bağı bu sözlerle anlatmışlardır. Şu son zamanlarda Ermenistan sınır problemi, iki kardeş ülke arasında ayrılığa yol açsa da, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının açıklamasıyla her şey eski seyrine dönmüştür. Zaman zaman yanlış anlaşılmalar, sitemler olsa da iki kardeş ülke birbirinden asla vazgeçemez. Çünkü biz tek milletiz. Kavga eden iki kişi birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmediği gibi, kavga etmeyen iki kişide birbirlerini çok sevdiği anlamına gelmez. Bağımsızlıklar...