Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Gözü Açılmış Bir Türk - 7

Gözü Açılmış Bir Türk 7 Sami; -Ben yeni yeni okuyorum tarihi kaynakları, yeni yeni ilgileniyorum ama bu Kızıl Sultan diyenler neye dayanarak diyor. Hulusi bey, tartışmalardan yorulmuş bir halde; -Koltuklarına dayanarak. Şaka bir yana, Abdülhamit’e ülke menfaatlerini koruduğu için dış güçler bu ismi verdi. -En zor günlerde çok yüksek paralar teklif edildiği halde Filistin topraklarını satmadı diye Yahudilerden biri, değil mi ! -Çok kişi öyle zannediyor ama değil. Doğu illerinden bir kısmını almak isteyen Ermeni diasporası çabalayıp durmaya çok önceden başlamıştı. Fransa vatandaşı bir Ermeni asıllı Fransız yazar Albert Vandal’ın “Le Sultan Rouge=Kızıl Sultan” sıfatını takmıştır. -Hımm, niçin ? -Bildiklerimi özetleyim. Abdülaziz'i tahtan indirip, bileklerini keserek öldüren Jön Türkler denen bir grup, V. Murat'ı padişah yaptılar. V. Murat'ın hastalanınca yerine, 1876 yılında II.Abdülhamit’i tahta çıkardılar. Yani Abdülhamit tahta çıkarıldığında, Jön Türkler denen grup bir ...

Öpülesi El Olmak

Öpülesi ellere ithafen Eğitim, yaşam boyunca gerçekleşen bir süreç olmanın yanı sıra bu süreci yöneten ve yönlendiren eğitimcilerin süreç içindeki konumu unutulmamalıdır. Çünkü eğitimcilerin elinde yetişen bir toplum, devamında yine eğitimcilerin etkisi altında yetişmeye devam eder. Şöyle ki, okul döneminde günümüzün bir çoğu öğretmenlerimizle geçer. Gün içinde sosyal diyalogumuz ve kişilik yapımız öğretmenimize göre şekil alır. Hatta yazımızın bile ilkokul öğretmenimizin tesiri altında geliştiği buna en güzel örnektir. Hal böyle olunca hemen hemen bir çoğumuz çocuk yaştan itibaren öğretmen olmak isteriz. İleriki yıllarda bu düşüncemiz her ne kadar değişse de öğretmenimizin bizlere gösterdiği tavır seçimlerimizde etkili olur. Bugün öğretmen olmayı seçen birçok arkadaşımızın bu mesleği seçerken öncelikle üzerinde oluşan isteğin öğretmenlerinden kaynaklandığı şüphesiz unutulmamalıdır. İşte bir milletin irfan ordusu arasına katılmanın yüceliği ve sevinci hiç bir şeyle ölçülemez. Ulu Önder...

Tarihsel Derinlik ve Ergenekon

Değerli okuyucular, Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı (2008-ÜDS Mart Dönemi) sebebiyle yazılarıma ve tespitlerime bir süre ara vermek zorunda kalmıştım. Sınavı atlattıktan hemen sonra sizlerle yeniden kavuşma sevinci ile geçen beş ayın hülasasını yaparken, bir çok olayın bizleri ve ülkemizi fazlasıyla etkilediği ve bazı olayların üzdüğü tespitini edindim. Bu süre içerisinde şükür Allah’a (c.c) ki ordumuz eşine az rastlanacak şekilde geniş yankılı bir operasyon gerçekleştirdi. Ardından gündeme bomba gibi düşen türban, AKP kapama davası ve bazı gelişmelerin üzerini örtbas ettiği Ergenekon(!) operasyonu. Tüm bu süreçte aslında düğüm nokta, çözüm başlangıcı prensibi ile konuyu Ergenekon üzerinde yoğunlaştıracağım. Dünya Tarihine İkinci kez çıkış… Ergenekon, Türklerin tarih sahnesine ikinci kez çıkışıdır. Türk Tarihinde önemli bir yere sahip Ergenekon Destanı kısaca şöyledir; Türk’e düşman birçok kavim birleşerek Türklerin obasına saldırdılar. Fakat yiğit Türkler bu saldırıyı usta...

Gözü Açılmış bir Türk-6

Gözü Açılmış bir Türk-6 Oswald, Hulusi beye baktı. -Sizinle de bu konularda pek konuşmamıştık ama tecrübelerinizle çoğundan haberdar olduğunuz veya tahminde bulunduğunuzdan eminim. -Sanırım öyle. Ama bilgi kaynaklarımız farklı, yeni şeyler öğreneceğimi düşünüyorum. -Anlatacaklarım bir Kürt olarak sizi üzmez umarım. -Ben Kürt'üm, arkadaşlarım da Çerkez, Boşnak, Azeri, Kafkas olabilir ama hepimiz birer Selçukluyduk, Osmanlıydık, şimdi de Türk'üz. Dedelerimiz bu ülke için omuz omuza savaştı, öldü cephe cephe. Biz asla hain olmadık, biz asla bebek katillerine, uyuşturucu kaçaklarına maşa kanıp da ülkemizin askerine, polisine silah çekmedik, hain olmadık. Hatta bu ülkeye sadık olduktan sonra Ermeni, Rum, Yahudi vatandaşlarımız da bizden biridir. Sofrasına otururuz, soframıza çağırırız, aynı filmde ağlarız, aynı milli takım için sokaklara dökülürüz. -Kızmana gerek yok Hulusi. Kısa süre öncesine kadar bu ülkede senden başka tanıdığım yoktu biliyorsun. Dışarıda duyd...

5 - Gözü Açılmış bir Türk - 5

Gözü Açılmış bir Türk- 5 Sami, telefonun ucunda Hulusi beyin sesini duyunca bir huzur hissetti. -Hulusi bey, sesinizi duyana kadar yaşadığınıza inanamadım doğrusu. -Merak etme delikanlı, biz eski toprağız. -Fakat, bir patlama sesi duymuştum, telefon konuşmamız kesilmeden hemen önce. -Arabaya dikkatlice bakmak için yanaşmıştım. Yanıp sönen ışığı farketmemle, kendimi geriye atmam bir oldu ama telefonu düşürmüşüm. -Geçmiş olsun. Gazetelere hiç bir haber yansımadı. -Bir sonuç elde etme durumumuz/ihtimalimiz yokken kendimi deşifre ettirecek bir habere izin verir miyiz sanıyorsun. Gerekli tedbirleri aldık. Neyse..., sen köşe yazılarına devam ettin bu arada. -Evet, yakalanma ihtimaline karşılık, bir kaç arkadaşı organize ettim, ona mail at, o diğerine fakslasın filan derken şu ana kadar atlattık. Yine de köşe yazılarımın kapatılmamasına şaşırdım. -Merak etme , bundan sonra da kapatılmayacak. -Hayırdır, ölüm emri var diye köşe bucak kaçarken ne değişti. -Birincisi, senin hakkındaki emri araştı...

Say Son Noktayı Koydu

Fazıl Say geriye sayımı durdurdu. Bugün gidecek yarın gidecek diye beklerken en son görüldüğü Atatürk Havalimanında kendisine yöneltilen 'Bu gidiş o gidiş mi?' sorusu için “Öyle bir gidiş olmayacak. Ben öyle bir gidişten bahsetmedim. Hatırlarsınız yanlış bir tercüme olduğunu söylemiştik" diye konuştu. Demeki karanlıklara gömüldüğüne inandığı Türkiye'nin bir yerlerinde yeniden ışık gördü. Sayın Say'ın Batı'ya göç etmekten vazgeçmesi isabetli olmuş, zaten Cemil MERİÇ de demişti; "Işık Doğudan Gelir". Gündeme yansıyan haber; DHA Ünlü sanatçı Fazıl Say bir Alman dergisine verdiği “Türkiye’yi terk edebilirim" demecinin ardından Türkiye’de başlayan tartışma için son noktayı koydu. Atatürk Havalimanı’nda gazetecilere bir açıklama yapan ünlü piyanist "Öyle bir gidiş olmayacak. Ben öyle bir gidişten bahsetmedim" dedi. Fazıl Say, Air France Havayolları ile saat 15.25’te Paris’e gidişinden önce dergiye verdiği röportajda yanlış bir tercüme olduğ...

Biri küçük, iki kedi

Biri küçük, iki kedi -Adam iş çıkışı yorgun argın evine varmıştı. Hanımı kapıyı açtığında şaşkın baktı; -Hayırdır bey, bu palto nerden çıktı. -Bu gün aldım. -Hani çocuğa çanta alacaktın, para anca yeter demiştin. Bak, defter kitaplarını poşetle götüren bir o var koca sınıfta. -Ben çocuğumun gönlünü alırım merak etme. Bir an durdu, biraz üzgün baktı hanımının yüzüne; -İş yerinde laf oldu, soğukta bile ceketle gitmem, utandım. İnan istediğimden değil. Hanımı yol verirken sordu; -Kaça mal oldu kim bilir, bu kadar pahalısını alman gerekir miydi ? Adam gülümsedi; -Şansım yaver gitti, itfaiyeden ucuz bir kullanılmış palto arıyordum. Bunu satan adamla karşılaştım, açıkçası cebimdeki paraya göre ucuz bir şeyler sordum, tuttu bunu çok ucuza verdi. -Aman bey, çalıntı filan olmasın. -Aklıma geldi, çekinerek sordum. Bazı zenginler alıp, sıkılınca eski niyetine satıyormuş bu adamlara. Şöyle bir baktı hanımına; -Ne yapayım hanım, adamı sorguya mı çekeyim. Ortalıkta zabıtası da var, polisi de. -Ne bi...