Ana içeriğe atla

KADININ TOPLUMDAKİ YERİ

KADIN tarihin her evresinde Kadın olarak tanımlanmış,Kadın anadır.Kadın aileyi oluşturur.Kadınlara hep bir takım özellikler verilerek görevler biçilmiştir.Bu görevler aile tarafından benimsetilmiş.(Kız çocukları hep bebeklerle,erkek çocukları araba,silah vs. oyunlar oynar)veya “her hangi bir şeyde sen kızsın otur,o erkektir yapar” gibi sözlerle kız çocukları geri plana itilmiştir.Kadın kırılgan ve narin olma sebebiyle muhtaç durumdadır.Aileye bağımlıdır.Babalarının veya ağabeylerinin sözünden çıkmazlar.Evlendiğinde ise rol eşine verilmiştir.Söz sahibi olamayan kadın kendini ifade edemez ve kendine güvenemediği içinde pasifleşir.Evde kadın,tarlada kadın,iş alanında kadın,sosyal hayatta kadın.Yani yaşamın temelini oluşturan kadın her yerde.Kadın sevilir,kadın şiddete uğrar,terör cinayetlerine kurban gider.Kadın bedel öder,kadın berdel olur.Peki! KADIN sizce nedir?Yoksa,Duygu ASENA’nın kitabına konu olan Kadının adı mı yok!...
Kadın tarihler boyu var olma savaşı vermiş ve haklarını almaya çalışmıştır..Birleşmiş Milletlerin araştırmalarına göre; üretimin % 66’sı kadınların gerçekleştirdiğini, buna karşılık gelirden %10 pay aldığını ve kadınların mal varlığının ise sadece % 1’ine sahip olduğu tespit edildiği belirtilmiştir.Ayrıca; Uluslararası Af Örgütü’nün 2004’te hazırladığı rapora göre kadınların erkeklere göre %20,% 50 daha az maaş alıyormuş.
Ülkemizde kadınlar Ulu Önder ATATÜRK’ün öncülüğünde aydınlanma hareketiyle diğer dünya ülke kadınlarından çok önce haklarına kavuşmuş ve yaşamın her alanında etkin olmaya başlamıştır.Bu aydınlanma hareketiyle başlayan Kadın hakları bu gün ne durumdadır? Baktığımızda kadını her alanda görürüz ama karar mekanizmalarında yeterli sayıdamıdır? Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verilerine göre Türkiye’de çalışabilir durumdaki kadınların %25’inin işgücüne katıldığı belirtilmiş ve istihdam edilen toplam 5712 kadının % 71.4’ünün kayıt dışı olarak faaliyet gösterdiği belirtilmiştir.Birleşmiş Milletlerin kalkınma raporunda Türkiye de okuma yazma bilmeyen kadın nüfusunun ise 5.5.milyon civarında olduğu belirtilmiştir.Türk kadınının okuma yazma oranının artmasıyla bilinçlenerek kültür seviyesi yükselir.Kadın bu aşamadan sonra ülkenin gelişmesinde büyük rol oynar.Bir toplumu ayakta tutan ve yaşamın en önemli vazgeçilmez unsuru olan kadın bilimden siyasete,eğimden sanat ve ticarete kadar var olabilmelidir. Kadınlar üretici ve yaratıcı çalışmalarla ev dışında da kendini göstermiştir.Ülkemizde kadın hakları alanında ulaştığı seviye yüksek olsa da Kadınlar siyaset ve karar alma mekanizmaların da istenilen düzeyde değildir.Ülkemizde siyasette kadın oranına baktığımızda çok düşük seviyelerde hatta Hindistan, Nijerya, Ürdün gibi ülkelerinden bile altında olduğunu görürüz. Ülkemizde %4.4.tür.Oysa bu oran İsveç’te %52,İspanya’ da %50,Finlandiya’da %47,Almanya!da %46,Norveç’te% 44.Bu tablo ülkelerinde ,kadının karar verici mekanizmalarda çok olduğunu gösteriyor.Kadının siyasete katılımı kotalarla, belirlense de kültürel,ekonomik ve sosyal koşullar kadının siyaset yapmasını engellemektedir.Oysa oransal olarak bizim ülkemizde %4.4 tür.Partilerin kadın kotaları;CHP % 25,DYP %10,ANAP % 33,SHP &33 olsa da bu kağıt üzerinde kalmaktadır.Kadın adaylar seçilmeyecek sıra ve yerlerden aday gösterilmektedir.Kadının siyasetteki yerini ve etkinliğini azaltmaktadır. Her ne kadar Başbakan Tayyip ERDOĞAN örgüt seçimlerinde yönetimlerin %30’nun kadınlardan oluşmasına özen gösterse de AKP’nin tüzüğünde bu yönde bir hüküm bulunmamaktadır.Siyasi partiler kadın kotasını uyguladıklarını söyleseler de kadınlar listelerin seçilemeyecek yerlerinde yer alıyor. Ya da kendini kanıtlayan her bayanın aramızda yeri vardır” gibi geçerliliği olmayan sözle kadınları birbirleriyle karşı karşıya getirmektedir. Erkeklerin siyasetteki hakimiyeti nedeniyle kadınlar siyasette zorlanıyor ve erkek kurallarına göre siyaset yapmak zorunda kalıyor.Evet yeryüzünde erkek ve kadın ayrı yaratılmış olsalar da her iki cinsin birbirine destek olduğu sürece yaşam devam eder.Erkek erkektir,kadın kadındır denilse de kadın bir toplumun vazgeçilmezidir.Kadın sadece cinsel obje ve evin iş yapanı olarak görülmemelidir.Yaşamın her alanında etkin olabilmesi için var olan eksiklikler yasalar çerçevesinde çözümlenmeli ve hukuki düzenlemeler bir an evvel yapılmalıdır.Ülkemizde cinsiyet ayrımcılığın sona ermesi ve kadının toplumdaki statüsünün gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşması için sadece yasal düzenlemeler yeterli olmayacağından toplumsal bilincin oluşturulması gerekir.Bu da kız çocuklarının eğitilmesine yönelik kampanyalarla ve sivil toplumun yürüttüğü toplumu bilinçlendirme çalışmalarıyla orta ve uzun vadede gerçekleştirilerek topluma benimsetilebilir.Ayrıca,siyasette kadın sayısının artması,kadınların kendi yaşamlarını ilgilendiren politikalar üzerinde söz sahibi olabilmeleri için öncelikle seçim ve siyasi partiler kanununda yasal düzenlemeler yapılarak kota sistemi hayata geçirilmelidir. Ülkelerin gelişmişlik seviyesi ancak “kadın,erkek” eşitliğiyle ölçülür.Bu nedenle; Kadın, kamu alanında, parlamentoda, yerel yönetimlerde ve siyasi partilerin her bir biriminde etkin hale getirilmelidir.

Nermin AYDINLI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI…

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI… Elveda TANIK etanik@egm.gov.tr Belirli miktarda alındığında, kişinin sinir sistemine etki ederek, akli, fiziki ve psikolojik dengesini bozan, kişi ve toplum içerisinde ekonomik ve sosyal çöküntü meydana getiren, alışkanlık ve bağımlılık yapan, kullanılmasını, bulundurulmasını, üretilmesini ve satışının kanunlarla yasaklandığı narkotik ve psikotrop sözcükleriyle de tanımlanan maddelere Uyuşturucu madde denir. Uyuşturucu madde kavramı genel anlamda, uyuşturma niteliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani uyuşturan, duymaz hale getiren demektir. Bazen de keyif veren, kışkırtan, yatıştıran, uyanıklık sağlayan maddeler içinde kullanılmaktadır. Kişiyi hayattan kopartarak kendisine bağımlı yapan, kişi ve toplum üzerinde (TERÖR, ÇEŞİTLİ HASTALIKLAR, SUÇ ARTIŞI ve EKONOMİ) üzerinde etkileri olan bu maddelerin neler olduğu, nelerden, niçin ve nasıl yapıldığı hakkında bir bilgimiz var mı? Veya merak ediyor muyuz? Gelin, hep ...

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ…

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ… etanik@egm.gov.tr Uyuşturucu madde kavramı; genel anlamda uyuşturma özelliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani, uyuşturan, duyarsız hale getiren madde demektir. Önceki yazımda; afyon ve türevleri, kokain ve türevleri, kenevir ve türevleri ile sentetik uyuşturucular olarak sınıflandırmasını anlatmaya çalıştığım uyuşturucu maddelerin kullanımının kişi ve toplum üzerindeki etkilerini gelin hep birlikte görelim. Bu maddelerden; ESRAR; mizacı, düşünceyi ve davranışları olumsuz etkiler. Beyinsel bağlantılarda kopukluk, reflekslerde, koordinasyonda bozukluk yapar. Dikkati dağıtır, paranoya ve muhtemelen psikoza yol açar. Unutkanlığa, yüksek dozda alındığında hayal görmeye neden olur. Bronşit ve akciğer kanseri riskini artırır. Uykulu hal yaratır, hafıza kaybına neden olur. Kalp rahatsızlığı yaratır, ağız ve boğazda kuruluk, gözlerde kanlanma meydana gelir. Erkeklerde sperm sayısında azalma ve kısırlık, kadınlarda tes...

TEK MİLLET İKİ DEVLET

TEK MİLLET İKİ DEVLET “Tek Millet, İki Devlet” bu söz; 30 Ağustos 1991 yılında SSCB çöküşü ile bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Devletinin, 1992-1993 yılları arasında ki Devlet Başkan Ebulfez ELÇİBEY tarafından, o zaman Azerbaycan’ı ziyaret eden Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanına söylenmiştir. Ebulfez ELÇİBEY “ iki kardeşin yan yana, ayrı ayrı devletler kurduğu nerede görülmüştür. Azerbaycan ve Türkiye olarak en kısa zamanda birleşmeliyiz.” ve “ Biz bir millet iki devletiz” diyerek ülkeler arasındaki bağı bu sözlerle anlatmışlardır. Şu son zamanlarda Ermenistan sınır problemi, iki kardeş ülke arasında ayrılığa yol açsa da, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının açıklamasıyla her şey eski seyrine dönmüştür. Zaman zaman yanlış anlaşılmalar, sitemler olsa da iki kardeş ülke birbirinden asla vazgeçemez. Çünkü biz tek milletiz. Kavga eden iki kişi birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmediği gibi, kavga etmeyen iki kişide birbirlerini çok sevdiği anlamına gelmez. Bağımsızlıklar...