Ana içeriğe atla

PKK=DTP

Türkiye arka arkaya şehitlerine ağlarken, öteki taraftan yasaklanacağını bile bile söylemlerini hırçınlaştıran, PKK’nın siyasal temsilcisi DTP’nin kapatılması kararı gündeme damgasını vurdu. Demokrasilerde partilerin kapatılması çözüm değil elbet.

Ancak; iş, aş sorunu dururken, resmen bölücülük, teröristlik yapılıyor ve yasa dışı örgütler destekleniyorsa bu tarz partilerin kapatılmasının doğru karar olduğunu düşünüyorum. Bu kararın siyasal mı, yoksa yargı darbesi mi diye tartışılması DTP’nin kapatılması kararını değiştirir mi?

Bu güne kadar Türkiye’de 26 parti kapatılmış. En son kapatılan, PKK terör örgütünün açık destekçisi DTP’nin siyasi çizgisi yaklaşık 20 yıl öncesine dayanıyor. 1989 yılında Halkın Emek Partisi’nin (HEP) kurulmasıyla başlayan siyasi gelenek ÖZEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP ve DTP ile devam etmiştir. DTP’nin kapatılması başkanları Ahmet TÜRK’ün ve Aysel TUĞLUK ile birlikte 37 DTP’linin siyasi yasaklı olması diğerlerinin suçsuz oldukları anlamına mı geliyor?

Terörle Mücadele Kanunu’nda yer alan terör genel anlamıyla;” cebir ve şiddet kullanarak Anayasa da belirtilen cumhuriyetin niteliklerini ve düzenini değiştirmek, Türk devletinin ve cumhuriyeti’nin varlığını tehlikeye düşürmek, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, temel hak ve hürriyetleri yok etmek” şeklinde tanımlamıştır. Bu tanım tam olarak PKK terör örgütünün eylemleri ile örtüşmüyor mu? PKK terör örgütünün hedefi Türk devletinin bölünmez bütünlüğünü bozmak değil mi? Peki PKK’nın siyasal temsilcisi DTP değil mi?

Sert ve tehdit vari konuşmalar yapan diğer DTP’lilerin hızla yeni oluşum içinde olduklarını an ve an değiştirdikleri kararlardan açıkça anlaşılmaktayız. Sine-i millete gideceklerini söyleyen DTP’lilerin İmralı dan gelen talimat sonucun da Sine-i millet kararından vazgeçerek sadece meclis çalışmalarına katılmayacaklarını açıklamalarına ne demeli. Bu sözler ‘biz yine aynı çizgimizdeyiz bizleri meclisten atabiliyorsanız buyurun atın anlamına gelmiyor mu? Hasip KAPLAN Anayasa Mahkemesi’nin derhal kapatılması gerektiğini ve “Kim ki bizim kapatılmamızdan medet umuyor ise onlarla hesaplaşacaklarını söylüyor. Bu adamlar meclis kürsüsünde bölgelerinin ekonomik, sosyal sorunundan, halkın yoksulluğundan, ağaların nasıl bölge halkını sömürdüğünden ve bu sorunlara nasıl çareler bulunabileceğinden neden bahsetmiyorlar.

Yoksullaşan ve yoksunlaştırılan insanların kolayca kandırılabildiğini çok iyi bildikleri için çözüm yerine bu durumlarından nemalanmak işlerine geliyor çünkü…

Evet partiler bir ülkenin olmazsa olmazlarından. Halkın iradesini yansıtırlar ama bugün gelinen nokta hak temelli yaklaşım değil, birilerinin çizdiği istediği şekilde halkın yönlendirilmesidir. Ülkemiz bir kaos ve kargaşanın içine sürüklenip kendi değerlerini, kültürlerini ve yaşam felsefesini kaybetmeye başlamıştır. Toplumsal bilincimiz, ortak değerlerimiz yok edilmeye çalışılırken kavram kargaşası yaratılarak insanlar etnik ve mezhepsel bölünmeye sürüklenmektedir. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki bizim sorunumuzun Kürt,Türk, alevi, sünni vs.ler değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından bu yana son 30 yılda hazırları tükettiğimizi, taş üstüne taş koymadığımızı, devletçilik ilkesinden taviz verdiğimizi ve bu günde ATATÜRK, TÜRK, BAYRAK kavramlarını yok etmeye çalıştığımızı nasıl inkar edebiliriz?

Helen aymazlıkları devam eden, vatan hainlerine, onların işbirlikçilerine bir kez daha sesleniyorum;

Bizim sorunumuz KÜRT-TÜRK sorunu değildir.
Bizim sorunumuz ATATÜRK ilke ve devrimlerinden taviz verilmesi sorunudur.
Ulusal kimliğimizin yok edilmesi sorunudur.
Bağımsızlığımızın sekteye uğratılması sorunudur.
Halkımızın yoksulluğudur, yoksulluğun rant kapısı olarak görülmesidir…

Kurtuluş savaşında hiç kimse etnik ve mezhepsel sınıflandırılma yapılarak savaşmamıştır. Bu ülke birlikle kurulmuş, aynı dava için mücadele verilmiş ve bu günde Vatanın bölünmez bütünlüğü için canını veren Mehmetçiklerimiz hangi etnik ve mezhepsel kökenden diye sorgulanıp üzülünmemiştir.

Bu coğrafyada asırlardır kardeşçe yaşanmış, bundan sonra da yaşanmaya devam edilecektir.

Bu vatan hepimizin.

Vatanını seven herkesin ortak paydası Türkiye Cumhuriyetidir. Asırlardır Türk milleti hür yaşamış ve bundan sonra da bağımsızlığından ve bölünmez bütünlüğünden asla taviz vermeyecektir!...

“Arzumuz dışarıda bağımsız, içeride kayıtsız ve şartsız millî egemenliğimizi korumaktan ibarettir. Mustafa Kemal ATATÜRK,

14.11.2009
Nermin AYDINLI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI…

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI… Elveda TANIK etanik@egm.gov.tr Belirli miktarda alındığında, kişinin sinir sistemine etki ederek, akli, fiziki ve psikolojik dengesini bozan, kişi ve toplum içerisinde ekonomik ve sosyal çöküntü meydana getiren, alışkanlık ve bağımlılık yapan, kullanılmasını, bulundurulmasını, üretilmesini ve satışının kanunlarla yasaklandığı narkotik ve psikotrop sözcükleriyle de tanımlanan maddelere Uyuşturucu madde denir. Uyuşturucu madde kavramı genel anlamda, uyuşturma niteliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani uyuşturan, duymaz hale getiren demektir. Bazen de keyif veren, kışkırtan, yatıştıran, uyanıklık sağlayan maddeler içinde kullanılmaktadır. Kişiyi hayattan kopartarak kendisine bağımlı yapan, kişi ve toplum üzerinde (TERÖR, ÇEŞİTLİ HASTALIKLAR, SUÇ ARTIŞI ve EKONOMİ) üzerinde etkileri olan bu maddelerin neler olduğu, nelerden, niçin ve nasıl yapıldığı hakkında bir bilgimiz var mı? Veya merak ediyor muyuz? Gelin, hep ...

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ…

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ… etanik@egm.gov.tr Uyuşturucu madde kavramı; genel anlamda uyuşturma özelliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani, uyuşturan, duyarsız hale getiren madde demektir. Önceki yazımda; afyon ve türevleri, kokain ve türevleri, kenevir ve türevleri ile sentetik uyuşturucular olarak sınıflandırmasını anlatmaya çalıştığım uyuşturucu maddelerin kullanımının kişi ve toplum üzerindeki etkilerini gelin hep birlikte görelim. Bu maddelerden; ESRAR; mizacı, düşünceyi ve davranışları olumsuz etkiler. Beyinsel bağlantılarda kopukluk, reflekslerde, koordinasyonda bozukluk yapar. Dikkati dağıtır, paranoya ve muhtemelen psikoza yol açar. Unutkanlığa, yüksek dozda alındığında hayal görmeye neden olur. Bronşit ve akciğer kanseri riskini artırır. Uykulu hal yaratır, hafıza kaybına neden olur. Kalp rahatsızlığı yaratır, ağız ve boğazda kuruluk, gözlerde kanlanma meydana gelir. Erkeklerde sperm sayısında azalma ve kısırlık, kadınlarda tes...

TEK MİLLET İKİ DEVLET

TEK MİLLET İKİ DEVLET “Tek Millet, İki Devlet” bu söz; 30 Ağustos 1991 yılında SSCB çöküşü ile bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Devletinin, 1992-1993 yılları arasında ki Devlet Başkan Ebulfez ELÇİBEY tarafından, o zaman Azerbaycan’ı ziyaret eden Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanına söylenmiştir. Ebulfez ELÇİBEY “ iki kardeşin yan yana, ayrı ayrı devletler kurduğu nerede görülmüştür. Azerbaycan ve Türkiye olarak en kısa zamanda birleşmeliyiz.” ve “ Biz bir millet iki devletiz” diyerek ülkeler arasındaki bağı bu sözlerle anlatmışlardır. Şu son zamanlarda Ermenistan sınır problemi, iki kardeş ülke arasında ayrılığa yol açsa da, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının açıklamasıyla her şey eski seyrine dönmüştür. Zaman zaman yanlış anlaşılmalar, sitemler olsa da iki kardeş ülke birbirinden asla vazgeçemez. Çünkü biz tek milletiz. Kavga eden iki kişi birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmediği gibi, kavga etmeyen iki kişide birbirlerini çok sevdiği anlamına gelmez. Bağımsızlıklar...