Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

VAY BE!.....

Tekel işçileri özlük haklarını geri almak için 67 gündür eylemlerine devam ediyor. Hak mücadelesi içinde ne dramlar yaşandığını televizyonlardan izliyoruz. Maalesef hükümet kanadı ise “eylemlerin bu ayın sonuna kadar bitirilmesini, yoksa güç kullanılacağı “açıklamasını yapıyor. Sorarım size bu insanlar zevki sefa için mi kışın ortasında, ailelerinden uzak, perişan bir vaziyetteler? Bu insanlar yatları, katları, villaları, şirketlerini kaybetme korkusu içindeler mi? Sosyal devletten tek istedikleri yaşam haklarını kaybetmemek. Sosyal Devlet, toplumdaki güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği, yani sosyal adaleti ve toplumdaki dengeyi sağlamakla yükümlü devlet değil midir? Vay be!!!!! Ülkemiz de neler oluyormuş da haberimiz yokmuş denilecek kadar senaryolar yazılıyor. Ordu allak pullak. Şimdi sıra Yargı da. Bizler yine de hukukun üstünlüğüne olan inancımızı korumaya çalışıyoruz. Devletin yüceliğini oluşturan kurumlar neden bir bir yıpratılmaya çalışılıyor? Ordu ve Yargı’...

Aydınların (!) Karneleri?

Aydınların (!) Karneleri?   Hafta başında ilk ve orta dereceli okullar açıldı ve çocuklar ikinci yarıyıl için ders başı yaptı. İlk dönem sonunda alınan karneler öğrencilerin başarı ya da başarısızlıklarını gösteren nispi de olsa bir gösterge niteliğinde idi. Kimi öğrenci ve aileleri sevindi kimileri üzüldü.   Gazetelerde, televizyonlarda ve değişik ortamlarda uzmanlar konu hakkında yorumlar yaptılar. Zayıf dersi bulunan öğrencilere nasıl davranmak gerekir, ödüllendirme ve cezalandırma nasıl olmalı, öğrenciler çalışmaya nasıl teşvik edilmeli, başarı seviyesinin yükseltilebilmesi için nelere dikkat edilmeli vb konular konuşuldu, yazıldı, çizildi.   Karne; öğrencinin beli dönemlerdeki durumunu göstermesi açısından çok önemlidir. Çünkü bu sayede öğrenci, ailesi, öğretmeni ve ilgililer öğrencilerin durumu hakkında fikir edinirler. Karne sayesinde öğrencinin gidişatının başarılı mı, başarısız mı olduğunu kısmen de olsa görürler ve fikir sahibi olurlar. Buna göre başarı v...

SEVGİ

İnsan doğası gereği sevgi dolu, şefkatli ve merhametlidir. Hangimiz ihtiyacı olan, yardıma muhtaç gördüğümüz insanlara yardım etmeyi düşünmeyiz. Ağlayanla ağlar, gülenle güleriz. Toplumlara göre bu değişir mi? Merhamet ve acıma duygusu her insanda aynımıdır? Dünya’nın gelmiş geçmiş bütün düşünürleri bencillik ve kendini beğenmişliği ayıplamış, sevgi, saygı ve şefkati övmüşlerdir. Sevgi, iyilik ve kötülük ayrımı yapmaz. İnsanoğlunun yapısında sevginin yanında hırs, öfke ve bencillik duygusu da vardır. Ayrıca aşırı sevgi de bencillik duygusunu yaratır. Yeri geldiğinde de zarar vericidir. İyi ve güzel yaşam her insanın hakkıdır ama günümüzde böylemidir? Zayıf olan güçlü olanlar tarafından yönetildiği için geçmişten bu güne kadar güçlüler dünya üzerinde hakimiyet kurmuşlardır. İktidar ve Lider olma hırsı acıma duygusunu zayıflatmış sevgi ve merhameti unutturmuştur. Siyasal yönetimlerin kara delik misali her şeyi yutan, ihtiras, tamah ve aç gözlülükle hiçbir sınır tanımaz bir psikoloji için...