Ana içeriğe atla

NEDİR BU KİN BU ÖFKE!

Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığının prim yaptığı bu günlerde yalanlara, çarpıtmalara karşı kandırılmamak için tarihimizin doğru öğrenilmesi gerekir.

Tarihi unutanlara kısa bir şekilde hatırlatma ihtiyacı olduğu kanısındayım.

V.Mehmet Reşat (1909-1918) döneminde Trablusgarp’ı işgal etmek isteyen İtalya’nın 29 Eylül 1911’de Osmanlı İmparatorluğuna savaş ilan etmesiyle Osmanlı kendisini Balkan savaşları, 1.Dünya savaşının içinde buldu. Bu savaşlar aleyhte sonuçlandı.

Trablusgarp da gönüllü olarak savaşan ve içlerinde Mustafa Kamal’inde bulunduğu Osmanlı ordusunun genç subayları (1912-1913)Balkan savaşlarında da görev aldı.

Son Osmanlı padişahı Vahdettin çok ağır şartlar taşıyan Mondros Mütarekesini imzaladıktan sonra işgaller başladı. Osmanlı işgal altında… Ülkenin her bir yanında Fransız’ı, İngiliz’i, İtalya’nı, Yunan’ı cirit atıyor. Ermeniler ise doğu Anadolu’ya doğru ilerliyordu.

Topraklar parsel parsel paylaşılırken, yağma, talan kol geziyor. Gençler cephelerde, yaşlısı, kızı, kızanı süngülerin ucunda can veriyordu.

Anadolu’da işgallere karşı direniş başlıyor ve bu esaretten kurtulmak için Kuvay-i Milliye birliklerine herkes gönüllü oluyordu.

Doğu Galiçya, Romanya, Yemen, Sina-Filistin, Irak, Suriye, Makedonya cephelerinde savaş devam ediyor, dünya tarihinin en kanlı savaşı Çanakkale’de oluyordu. Başlarında Mustafa Kemal, çoğu öğrenim çağında 253.00 subay, er ve erbaş inanılmaz bir ruhla öleceğini bile bile çekinmeden göğüslerini siper etmesiyle Çanakkale geçilmez destanı yazılıyordu(1915-1916)

“Çanakkale içinde vurdular beni, ölmeden mezara koydular beni of gençliğim eyvah!”,

“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı. Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı”…

Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması ve Türk Milletinin yok sayılması anlamına gelen Sevr antlaşmasını(1920) imzalayan Vahdettin, 1920’de yayınladığı bir irade ile son Osmanlı Mebusan meclisini kapatıyor. Sevr antlaşması sonucu Anadolu’da ki milli mücadele azmi daha da kuvvetleniyor ve Kuvay-i Milliye birliklerinin Yunanlılara üstünlük sağlamaları üzerine İngiltere’ye sığınmak istiyor ve İngiliz zırhlısıyla ülkeyi terk ediyordu.

Artık İstanbul hükümetinden ümit kesilmiş olması nedeniyle, yeni bir ülkenin temellerinin atılması için kahraman ordunun başkumandanı ve silah arkadaşları çalışmalarını hızlandırıyor.

Osmanlı savaşlarda yenilmiş, ordu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır ateşkes antlaşması imzalamış, savaşlar sonucu millet yorgun ve fakir düşmüş ve ülkenin başı hayatından endişeyle yurt dışına kaçmış olması nedeniyle19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Paşa Samsuna ayak basıyor.

Savaşlar, zaferler, antlaşmalar, konferanslar, kongreler sonucu Ankara’da 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet meclisi açılıyor. 24 Nisan 1920 tarihli önerge ile 20 Ocak 1921 tarihli Anayasa’da egemenliğin millette olduğu ilan ediliyor.
Düzenli orduya geçişin ardından, Saltanat (1922) kaldırılıyor. Lozan Barış Antlaşmasının kabulü ve 6 Ekim 1923’te Türk ordusunun İstanbul’a girmesiyle Türk vatanının bütünlüğü gerçekleşmiş ve böylece bir devir kapanmış, yeni bir devir açılmış oluyor.

Bütün bu gelişmeler sonucu 29 Ekim 1923 de Cumhuriyet ilan ediliyor.
VE bağımsızlık ruhu ile karanlıkların ardından Türkiye Cumhuriyeti güneş gibi doğuyor.

3 Mart 1924 de Hilafetin kaldırılmasından sonra siyasal, eğitim, hukuk, ekonomi ve bir dizi reformların arkasından kurulan bir çok kurum ve kuruluşlar ile bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin temelleri sağlamlaşmış oluyor.

VE; o tarihten bu güne yeniliklere ve çağa ayak uydurmaya çalışan Türkiye maalesef günümüz de ayrıştırma, değerleri üzerinde oyunlar oynanmaya maruz kalıyor.

Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın diktatör olduğu, sistemli bir şekilde ülkemizin kuruluşunda önemi ve tarihi yeri olan anma etkinliklerinin ve Türk kimliğinin yavaş yavaş değersizleştirilip kaldırılması isteniyor.

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi elbette ayet değildir. Ancak, Ülkemizi işgalden kurtaran laik demokratik Türkiye Cumhuriyetini kuran Atamızın, Türk Gençliğine vasiyetidir. Ayrıca karanlıkları aydınlatan, umutsuzluğu umuda çeviren yol göstericisidir.

Atatürk ve Laik Cumhuriyet karşıtlığı hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Yalnızca Türkiye Cumhuriyeti temellerinin sarsılması demektir.

Nedir bu kin!
Nedir bu öfke!

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan bütün herkesi sağduyulu olmaya davet ediyorum.

Türk halkı kahraman atalarına asla saygısızlık etmez.

“Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.”M.Kemal ATATÜRK

(Kaynaklar: Nutuk- Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti-Forsnet)

05.02.2012
Nermin AYDINLI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI…

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI… Elveda TANIK etanik@egm.gov.tr Belirli miktarda alındığında, kişinin sinir sistemine etki ederek, akli, fiziki ve psikolojik dengesini bozan, kişi ve toplum içerisinde ekonomik ve sosyal çöküntü meydana getiren, alışkanlık ve bağımlılık yapan, kullanılmasını, bulundurulmasını, üretilmesini ve satışının kanunlarla yasaklandığı narkotik ve psikotrop sözcükleriyle de tanımlanan maddelere Uyuşturucu madde denir. Uyuşturucu madde kavramı genel anlamda, uyuşturma niteliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani uyuşturan, duymaz hale getiren demektir. Bazen de keyif veren, kışkırtan, yatıştıran, uyanıklık sağlayan maddeler içinde kullanılmaktadır. Kişiyi hayattan kopartarak kendisine bağımlı yapan, kişi ve toplum üzerinde (TERÖR, ÇEŞİTLİ HASTALIKLAR, SUÇ ARTIŞI ve EKONOMİ) üzerinde etkileri olan bu maddelerin neler olduğu, nelerden, niçin ve nasıl yapıldığı hakkında bir bilgimiz var mı? Veya merak ediyor muyuz? Gelin, hep ...

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ…

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ… etanik@egm.gov.tr Uyuşturucu madde kavramı; genel anlamda uyuşturma özelliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani, uyuşturan, duyarsız hale getiren madde demektir. Önceki yazımda; afyon ve türevleri, kokain ve türevleri, kenevir ve türevleri ile sentetik uyuşturucular olarak sınıflandırmasını anlatmaya çalıştığım uyuşturucu maddelerin kullanımının kişi ve toplum üzerindeki etkilerini gelin hep birlikte görelim. Bu maddelerden; ESRAR; mizacı, düşünceyi ve davranışları olumsuz etkiler. Beyinsel bağlantılarda kopukluk, reflekslerde, koordinasyonda bozukluk yapar. Dikkati dağıtır, paranoya ve muhtemelen psikoza yol açar. Unutkanlığa, yüksek dozda alındığında hayal görmeye neden olur. Bronşit ve akciğer kanseri riskini artırır. Uykulu hal yaratır, hafıza kaybına neden olur. Kalp rahatsızlığı yaratır, ağız ve boğazda kuruluk, gözlerde kanlanma meydana gelir. Erkeklerde sperm sayısında azalma ve kısırlık, kadınlarda tes...

TEK MİLLET İKİ DEVLET

TEK MİLLET İKİ DEVLET “Tek Millet, İki Devlet” bu söz; 30 Ağustos 1991 yılında SSCB çöküşü ile bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Devletinin, 1992-1993 yılları arasında ki Devlet Başkan Ebulfez ELÇİBEY tarafından, o zaman Azerbaycan’ı ziyaret eden Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanına söylenmiştir. Ebulfez ELÇİBEY “ iki kardeşin yan yana, ayrı ayrı devletler kurduğu nerede görülmüştür. Azerbaycan ve Türkiye olarak en kısa zamanda birleşmeliyiz.” ve “ Biz bir millet iki devletiz” diyerek ülkeler arasındaki bağı bu sözlerle anlatmışlardır. Şu son zamanlarda Ermenistan sınır problemi, iki kardeş ülke arasında ayrılığa yol açsa da, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının açıklamasıyla her şey eski seyrine dönmüştür. Zaman zaman yanlış anlaşılmalar, sitemler olsa da iki kardeş ülke birbirinden asla vazgeçemez. Çünkü biz tek milletiz. Kavga eden iki kişi birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmediği gibi, kavga etmeyen iki kişide birbirlerini çok sevdiği anlamına gelmez. Bağımsızlıklar...