Ana içeriğe atla

Kayıtlar

MEMURUN ÇİLESİ

2011 yılının son aylarından bu tarafa çıkmaz bir hal alan ve düşüne düşüne en sonunda Hükümetin %3.5 zam teklifi, ülkemiz de yüzbinlerce memuru sokağa döktü. Kendileri gibi onlarda memur olan polisler tarafından şiddete uğradı. Hükümet yetkilileri tarafından ‘Zam yapıyoruz grev yapıyorlar’, ‘Zam verirsek vergiyi arttırırız’ gibi açıklamaların yapılması ise memurların ciddiye bile alınmadığını gösteriyor sanırım. Peki, mecliste vekillere ve danışmanlarına bir gecede zamlar onaylanırken, memur zammını aylardır karara bağlayamamak haksızlık değil de nedir? Bitmeyecek memurun çilesi… Devletin vatandaşlarına karşı görevleri Anayasa’da belirlenmiştir. Anayasa 2. maddesinde: 2. Eşitlikçi; “İnsan haklarının temel ilkelerinden biri bütün insanların doğuştan eşit oldukları düşüncesidir. Devlet vatandaşların hak çıkar ve hürriyetlerini eşit sayarak ve ayırım gözetmeden koruma ve güvence altına almakla yükümlüdür. Ekonomik gücü fiziki yapısı ne olursa olsun herkes kanun önünde eşittir. Ka...

ANNELER GÜNÜ

Hayatın acımazsızlığı kendimizden bir şeyler alıp götürüyor. Çoğumuz yaşamın ne anlama geldiğini, insanın insanca yaşamasında nelerin etkili olduğunu bilmeyiz bile!!! Dedik ya! Hayat acımasız diye. Evet yaşamın acımasızlığı elimizde olan değerlerimizin kıymetini bizlere maalesef unutturuyor. Hele hele insanoğlunun hırsları artık idealizm olmaktan çıkmış orman kanunlarının uygulanır olması kanıksanmış, dost, ahbap ilişkileri menfaate dönüşmüştür. Değerlerimiz, kültürümüz ve yaşantımız gittikçe yok olmaktadır. Örf ve adetlerimizde olmayan sıra dışı yaşantılar ahlaki ve toplumsal dejenerasyona neden olmaktadır. Dünya’ya açılan pencere olarak bilinen televizyonun toplum üzerinde ki etkisi büyüktür. Özellikle gençler arasında şiddet ve gerilim dozajı artmakta ve ailelerin çocukları üzerindeki etkisi yok olmaktadır. Çağdaşlık, modernlik, özgürlük şeklinde verilmeye çalışılan sapkın derecede ki fikirler özellikle Türk toplumunun gelenek, görenek ve ananelerinin yok olmasına neden olmaktadır....

NEYİN OLDU BİTTİSİ!

Son birkaç gün ortalık toz duman. Ülkemizin saygın olması gereken yer Meclis ise arena meydanıydı. Nahoş konuşmalar, kabadayı görüntüleri anlamak mümkün değil! Hiç kimsenin birbirine ise tahammülü yok… Hele hele Ankara meydanlarında büyük çoğunluğu eğitimci ve ailelerden oluşan, 4+4+4=12 eğitim sisteminden çocukları için endişe eden gruplara yapılan şiddet görüntüleri insanlık onuruna yakışıyor mu? Toplumun bir kesiminin düşüncelerinin dile getirmesinden neden endişe duyuluyor? Endişe duymamak elde değil bu son yaşananlardan sonra! Gelişen demokrasi ve demokratikleşme bu mudur? Bir tarafta malına mal katanlar, Bir tarafta aç yatanlar, Bir tarafta kaygı duyanlar, Bir tarafta ise şakşakcılar… Toplumun bir bölümü memnun iken diğer bir bölümü bu eğitim sisteminden neden kaygılı? Kaygılı olanlar; Laik toplum yapısının değişeceğinden endişeyle, bilimsel verilere dayanmadığını dile getirmek istiyorlardı. Neydi o şiddet ve hiddet? Nedir bu telaş? Neyin oldu bittisi? Türkiye’nin iht...

İNSAN NE YAPARSA KENDİNE YAPAR.

Adamın biri köy köy gezer, bir şeyler toplar ve satarmış. Her gittiği köyde de ‘insan ne yaparsa kendine yapar’ diye sürekli söylenirmiş. Köylüler bu söylediklerine bir anlam veremediklerinden deli diye geçerlermiş… Yine bir gün köyün birinde dolanırken hızlı hızlı ‘insan ne yaparsa kendine yapar, insan ne yaparsa kendine yapar’ diye söylenirken köyün bir köşesinde ekmek yapan kadınların yanından geçmiş. Kadınlardan birisi öf artık bu adam bıktırdı, yetti demiş ve bir ekmeğin içine zehiri de koyarak pişirip yağlayıp adamın eline vermiş. Oh be hepimiz kurtulacağız artık demiş. Eğmeğini alan gariban, ilerde köyün çıkışında bulunan çeşmenin yanında karnımı doyurur suyumu da içer yola devam ederim diye düşünmüş. Sıcak havanın bunaltısıyla ve tozlu yolun yorgunluğuyla devam ederken çeşmenin başında su içen, yorgun düşen bir gence rastlamış. Genç; hayırdır amca nereden böyle… Adam;şu karşı ki köyden evlat, sen nereden böyle? Genç, ‘askerlik bitti köyüme dönüyorum ve çok acıktım su içtim’. O ...

BU NEYE HİZMETTİR!

Türkiye çok sert kış yaşarken ülkemiz de kaygı verici sertliklere sahne oluyor. Her şey birbirine girmiş kim doğru, kim yanlış bilinmez olmuştur. Ülkemiz üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Vatandaş ekmek derdinde birileri ise sinsice pusuda sıra bekliyor… Ekran bülbülleri gündemi meşgul edecek yeni yeni söylemleri ile insanlar da algı yönetimini sağlamaya çalışarak yandaş havariliğine devam ediyor. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün resimleri bir bir kaldırılıyor, internetlerde öğrencilerin küstahça Ata’mızın büstünün önünde verdikleri pozlar ise işin başka boyutunu ortaya seriyor! Türkiye Cumhuriyetini kimin kurduğu unutularak Atatürk’ün meclisinde bazı kendini bilmezler halkın sorunlarına çözüm arama yerine dokunulmazlık zırhına bürünüp ATATÜRK’e küstahça hakaret edebiliyor ve toplumun gerilmesine neden olabiliyor. Atatürk ilke ve devrimleri ile cumhuriyetimizin değerlerine karşı nedir bu kin, nedir bu nefret! Bırakın ATATÜRK üzerinden siyaseti de işinizi y...

DUR BE DELİ GÖNÜL!

“Neyin varda bugün niye yazmıyon. Kalem seni parça parça parça kırarım. Kiminin elinde yüce ilahsın. Yobazın başında sahte külahsın. Cahilin elinde korkunç silahsın Kalem seni parça parça kırarım” (Aşık Gülabi), Yazsam bi türlü, yazmasam bi türlü. Sussam bi türlü, konuşsam bi türlü. Düşünceme prangalar vuruldu. Beynim zonkluyor, uykularım kaçıyor. Dur be deli gönül, bırak kalemi kağıdı. Bırak da seyret şu alemi. Seyret ama görme. Gözlerin kör, kulakların sağır olsun… “Hızır paşa bizi berdar etmeden Açılın kapılar şaha gidelim Siyaset günleri gelip yetmeden Açılın kapılar şaha gidelim” (Pir Sultan Abdal) Belli ki herkes memnun halinden. Herkes memnun ki sormadan, sorgulamadan dinliyor ekran bülbüllerini. Zengin zevki sefasında. Kimin umurunda anayasa, ülke ekonomisi, halkın hali! Kafalar karışık. Kurumlar allak pullak. Çık çıkabilirsen işin içinden! “Miskin adem oğlanı, nefse zebun olmuştur Hayvan canavar gibi, otlamağa kalmıştır. Hergiz ölümün sanmaz, ölesi günin anmaz Bu dünya...

NEDİR BU KİN BU ÖFKE!

Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığının prim yaptığı bu günlerde yalanlara, çarpıtmalara karşı kandırılmamak için tarihimizin doğru öğrenilmesi gerekir. Tarihi unutanlara kısa bir şekilde hatırlatma ihtiyacı olduğu kanısındayım. V.Mehmet Reşat (1909-1918) döneminde Trablusgarp’ı işgal etmek isteyen İtalya’nın 29 Eylül 1911’de Osmanlı İmparatorluğuna savaş ilan etmesiyle Osmanlı kendisini Balkan savaşları, 1.Dünya savaşının içinde buldu. Bu savaşlar aleyhte sonuçlandı. Trablusgarp da gönüllü olarak savaşan ve içlerinde Mustafa Kamal’inde bulunduğu Osmanlı ordusunun genç subayları (1912-1913)Balkan savaşlarında da görev aldı. Son Osmanlı padişahı Vahdettin çok ağır şartlar taşıyan Mondros Mütarekesini imzaladıktan sonra işgaller başladı. Osmanlı işgal altında… Ülkenin her bir yanında Fransız’ı, İngiliz’i, İtalya’nı, Yunan’ı cirit atıyor. Ermeniler ise doğu Anadolu’ya doğru ilerliyordu. Topraklar parsel parsel paylaşılırken, yağma, talan kol geziyor. Gençler cephelerde, yaşlısı, kızı, kızanı...