Ana içeriğe atla

Kayıtlar

KAN EMİCİLER!

Ramazan ayının gelmesiyle oruç tutan, tutmayan tartışmaları ile gündem farklı yöne çekilmeye çalışılıyor. Yine, ortam gericiler görev başında meydanlar da cirit atıyor. Sorunların biri bitmeden bir diğeri orta sürülüyor… İnsanlar etnik köken ve din ayrımı ile birbirinden ayrıştırılmaya çalışılırken sonucun nerelere gittiğinin farkında değiller sanırım! Kim oruç tutuyor, kim oruç tutmuyor diye insanları ayırmak doğru mu? Veya herkes oruç tutmak zorun da mı? Mezhep ayırmadan tutan da kendisine, tutmayan da kendisine değil mi? İnanç neden bu kadar ayaklar altına alınıyor bir türlü aklım almıyor! ...

ATATÜRK DALKAVUKLUĞU DİYENLER!

Ülkemiz de Kürt meselesi, demokratikleşme, yeni anayasa, yeni Türkiye derken komşumuz Suriye’de PKK ağırlığını gösterdi. En üzücü olan ise nerdeyse moda haline gelen Atatürk’e, Atatürkçü ve Kemalistlere itham edilen sözler müthiş derecede insanın kanını donduruyor. Bu ne kendini bilmezliktir, bu neye ve kimlere hizmettir anlamış değilim! Türkiye Cumhuriyeti tarihi ile ilgili itham ettikleri varsayımlar üzerine, farazi şeyler ve sadece ülkemiz üzerinde hain emelleri olanlara alet olmaktan öte bir şey değildir… Atatürk’ü koruma kanunu olmasına rağmen günümüzde Atamıza hakaret edenlere neden uygulanmıyor? Ayrıca Atamızın, kanunla korunmasına da ihtiyacı yoktur. Yok olmaya yüz tutmuş bir ülke de, yıllarca hezimete uğramış bir halkın en umutsuz olduğu anda onların umudu olmuş, Osmanlı küllerinden Türkiye Cumhuriyetini kurmuş Mustafa Kemal ATATÜRK’e Türk Ulusu saygı duymaya devam edecektir. Bir takım kişiler kendi tabirleriyle insanları aydınlatmak ve Kemalistlerin kendilerini sorgu...

ÇEKİN ELİNİZİ BEDENİMDEN!

Sürekli söylediğim gibi ülkemiz de her gün inanılmaz olaylara şahit oluyoruz! Kahramanlar kahpece şehit ediliyor. Asker etkisizleştiriliyor. Eğitim sisteminde yapılan değişikler kafaları karıştırıyor. Çalışanlar sokaklara dökülüyor. -Toplumda endişe hızla artıyor. Siyaset ise sadece polemikten başka bir şey üretmiyor. Dış politika, ekonomi, ülkenin finansal kaynakları, yoksulluk vs.vs. de neler oluyor, ne yapılmak isteniyor? -Muhalefetin güçsüzlüğü ve izleyeceği politikadaki belirsizliği iktidarın tek adam olmasını güçlendiriyor. Şimdiye kadar demokratikleşme adı altında yapılanlar maalesef ülkemizi belirsizliğe sürüklüyor. -Anayasa ve başkanlık sistemi tartışılırken, sıra KADIN’a gelmiştir. -KADIN bedeni üzerinden yapılan siyaset hiçbir zaman doğru değildir. Laf geldiğinde kadını kutsal olarak gören zihniyet, bu gün kadını karanlığa itmektedir. Kadının, bedeni üzerinde ki hakkını alıp, kendilerinin vesayeti altına alınmaya çalışılıyor. -Atatürk’ün kurduğu modern Türk...

MEMURUN ÇİLESİ

2011 yılının son aylarından bu tarafa çıkmaz bir hal alan ve düşüne düşüne en sonunda Hükümetin %3.5 zam teklifi, ülkemiz de yüzbinlerce memuru sokağa döktü. Kendileri gibi onlarda memur olan polisler tarafından şiddete uğradı. Hükümet yetkilileri tarafından ‘Zam yapıyoruz grev yapıyorlar’, ‘Zam verirsek vergiyi arttırırız’ gibi açıklamaların yapılması ise memurların ciddiye bile alınmadığını gösteriyor sanırım. Peki, mecliste vekillere ve danışmanlarına bir gecede zamlar onaylanırken, memur zammını aylardır karara bağlayamamak haksızlık değil de nedir? Bitmeyecek memurun çilesi… Devletin vatandaşlarına karşı görevleri Anayasa’da belirlenmiştir. Anayasa 2. maddesinde: 2. Eşitlikçi; “İnsan haklarının temel ilkelerinden biri bütün insanların doğuştan eşit oldukları düşüncesidir. Devlet vatandaşların hak çıkar ve hürriyetlerini eşit sayarak ve ayırım gözetmeden koruma ve güvence altına almakla yükümlüdür. Ekonomik gücü fiziki yapısı ne olursa olsun herkes kanun önünde eşittir. Ka...

ANNELER GÜNÜ

Hayatın acımazsızlığı kendimizden bir şeyler alıp götürüyor. Çoğumuz yaşamın ne anlama geldiğini, insanın insanca yaşamasında nelerin etkili olduğunu bilmeyiz bile!!! Dedik ya! Hayat acımasız diye. Evet yaşamın acımasızlığı elimizde olan değerlerimizin kıymetini bizlere maalesef unutturuyor. Hele hele insanoğlunun hırsları artık idealizm olmaktan çıkmış orman kanunlarının uygulanır olması kanıksanmış, dost, ahbap ilişkileri menfaate dönüşmüştür. Değerlerimiz, kültürümüz ve yaşantımız gittikçe yok olmaktadır. Örf ve adetlerimizde olmayan sıra dışı yaşantılar ahlaki ve toplumsal dejenerasyona neden olmaktadır. Dünya’ya açılan pencere olarak bilinen televizyonun toplum üzerinde ki etkisi büyüktür. Özellikle gençler arasında şiddet ve gerilim dozajı artmakta ve ailelerin çocukları üzerindeki etkisi yok olmaktadır. Çağdaşlık, modernlik, özgürlük şeklinde verilmeye çalışılan sapkın derecede ki fikirler özellikle Türk toplumunun gelenek, görenek ve ananelerinin yok olmasına neden olmaktadır....

NEYİN OLDU BİTTİSİ!

Son birkaç gün ortalık toz duman. Ülkemizin saygın olması gereken yer Meclis ise arena meydanıydı. Nahoş konuşmalar, kabadayı görüntüleri anlamak mümkün değil! Hiç kimsenin birbirine ise tahammülü yok… Hele hele Ankara meydanlarında büyük çoğunluğu eğitimci ve ailelerden oluşan, 4+4+4=12 eğitim sisteminden çocukları için endişe eden gruplara yapılan şiddet görüntüleri insanlık onuruna yakışıyor mu? Toplumun bir kesiminin düşüncelerinin dile getirmesinden neden endişe duyuluyor? Endişe duymamak elde değil bu son yaşananlardan sonra! Gelişen demokrasi ve demokratikleşme bu mudur? Bir tarafta malına mal katanlar, Bir tarafta aç yatanlar, Bir tarafta kaygı duyanlar, Bir tarafta ise şakşakcılar… Toplumun bir bölümü memnun iken diğer bir bölümü bu eğitim sisteminden neden kaygılı? Kaygılı olanlar; Laik toplum yapısının değişeceğinden endişeyle, bilimsel verilere dayanmadığını dile getirmek istiyorlardı. Neydi o şiddet ve hiddet? Nedir bu telaş? Neyin oldu bittisi? Türkiye’nin iht...

İNSAN NE YAPARSA KENDİNE YAPAR.

Adamın biri köy köy gezer, bir şeyler toplar ve satarmış. Her gittiği köyde de ‘insan ne yaparsa kendine yapar’ diye sürekli söylenirmiş. Köylüler bu söylediklerine bir anlam veremediklerinden deli diye geçerlermiş… Yine bir gün köyün birinde dolanırken hızlı hızlı ‘insan ne yaparsa kendine yapar, insan ne yaparsa kendine yapar’ diye söylenirken köyün bir köşesinde ekmek yapan kadınların yanından geçmiş. Kadınlardan birisi öf artık bu adam bıktırdı, yetti demiş ve bir ekmeğin içine zehiri de koyarak pişirip yağlayıp adamın eline vermiş. Oh be hepimiz kurtulacağız artık demiş. Eğmeğini alan gariban, ilerde köyün çıkışında bulunan çeşmenin yanında karnımı doyurur suyumu da içer yola devam ederim diye düşünmüş. Sıcak havanın bunaltısıyla ve tozlu yolun yorgunluğuyla devam ederken çeşmenin başında su içen, yorgun düşen bir gence rastlamış. Genç; hayırdır amca nereden böyle… Adam;şu karşı ki köyden evlat, sen nereden böyle? Genç, ‘askerlik bitti köyüme dönüyorum ve çok acıktım su içtim’. O ...