Ana içeriğe atla

Kayıtlar

KADINA YÖNELİK ŞİDDET!

25 Kasım Dünya’da ve bizde Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele ve Dayanışma Gününde; dünya üzerinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının maruz kaldıkları cinsiyete dayalı şiddeti çeşitli etkinliklerle dile getirilmektedir. Kadına Yönelik Şiddet nedir? “kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı, ıstırap veren ya da verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem, tehdit, zorlama, keyfi olarak özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma” dır. Ayrıca BM kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesinde; Kadınlara yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı ve bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen bir şiddet olduğunu belirtiyor. Bu tanımlar çerçevesinde geçmiş den günümüze kadın-çocuk, yaşlı, genç demeden şiddetin uygulandığını görürüz. Dünyada ve Türkiye’de değişik şekillerde kadın şiddete uğramaya devam ediyor. Eğitimden, ekonomiden, sosyal ve kültürel alanlarda yoksun b...

İSLAM DİNİ NEDEN SAPTIRILIYOR?

Ülke iç sorunları ile boğuşurken kendini aydın, okumuş görenler medya’da insanın zihin dünyasını allak pullak edecek ve kanını donduracak açıklamalarda bulunuyor. Günümüz de siyasal malzemeye alet edilen İslam dini okumayı fazla sevmeyen toplumumuzun kulaktan dolma, kendini İslam dini ile yeti görenler tarafından hurafelerle kafaları karıştırılıyor. Kadının neredeyse haklarının geri alınması ile ilgili düşünceler bu tür açıklamalar ile ortaya çıkıyor. Orta doğuda ve Müslüman ülkelerin birçoğunda kadınlar, hukuk açısından ve ekonomik açıdan ikinci sınıf bir insan muamelesi görüyor. Ekonomik özgürlüğü olmayan ve evlerine hapsedilen kadın kocasının sadık kölesi olup sadece şehvet aracı olarak görülüyor. Daha ileri gidilerek kız çocuklarının sünnet edilmesine kadar gidiliyor. Bu yanlış uygulamanın faturası da maalesef İslam dinine kesiliyor. İslam dini neden saptırılıyor? Vatandaş çıkıyor ve hamile kadınlar hakkında ki inanılması güç açıklamayı yapıyor. Hamile kadın...

BU KADAR ZOR MUYDU?

Küresel bir tepki olarak da algılanması gereken Gezi parkı eylemleri birkaç gün sürer, sonra bu insanlar destek bulamaz ve yaşamlarına geri dönerler diye düşünülürken hala tüm zorlamalara rağmen devam etmesi nedeniyle bu konunun tekrar kaleme alınması gerektiğini düşündüm: İnsanların Sadece çevre duyarlılığı ile sınırlı olmayan Gezi parkı olayları Türkiye’nin yeni bir döneme girmesini sağlamıştır Siyasal iktidara; her şeyi denetleyen yönetim anlayışından vazgeçmelisin denmiştir! Artık Türkiye’nin temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçmesinin zamanın geldiğinin uyarısıdır Gezi Parkı. Her türlü baskıdan bunalan halk, kim ne derse desin ve nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin bundan sonra da demokratik istek ve taleplerini dile getirecektir. En dikkat çeken yönü ise; kendiliğinden oluşan bu kitlelerin amaçlarının demokratik haklarını kullanmak isteğidir.  Halkın kendi yaşamını doğrudan etkileyen konularda katılım kararıydı hiç birinin farklı bir isteği yok...

TÜRKİYE AYAKTA!

  Gezi parkı ülkemiz de önemli bir yer almıştır. Sessizliğin çığlığı, yılların birikiminin haykırışı, apolitik ve asosyal gençliğin uyanışı olmuştur. Kimisine göre 3-5 ağaç için koparılan kıyamet, kimisine göre çapulcular topluluğu ve kimisine göre devletin bekasını bozmaya çalışan birtakım güçlerin birleştiği olaylar ile Türkiye ayağa kalkmıştır! Ne olarak adlandırılırsa adlandırılsın Gezi parkı yıllar süren suskunluğun bozulmasıdır. Herkesimden binlerce kişinin bir araya gelebilmesidir. Demokrasi ve özgürlüklerin yaşanması isteğidir. Asosyal gençliğin haykırışına ailelerin de tencere, tavalarla yanınızdayız diyerek eşlik etmesidir. Yaşam tarzıma, tercihlerime karışma demektir. Barış içinde hep birlikte sevgiyle yaşayabilmenin ifadesidir. Siyasal baskılara, dayatmalara baskı ve sindirme politikalarına bir dur demektir. Siyasi inatlaşmaları bir tarafa bırakıp, halkı germek yerine ülkenin gelişmesine odaklanın demektir. Milli değerlerimize dokundurtmayız demektir. Bizler hiç...

Bastığın yerleri toprak deyip geçme tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı!

Hani bazı olaylar vardır iz bırakır ve sarsılırsınız. Belki başkaları için yıkıcı değildir ama sizin içinizde fırtınalar estirir ve isyan edecek hale getirir. İşte son yaşananlar tam bu düzeyde. Türkiye’de vefasızlık, değeri bilinmeden insanı kahreden ilgisizliğin ardında ihanet! Bunları söylerken; Ülkenin dört bir tarafı işgal edilmiş, içerden hainlerden destek bulmuş Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden bağımsızlık mücadelesiyle Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur. Padişahlıktan Cumhuriyete, Şeri hukuktan Medeni hukuka, kulluktan vatandaşlığa, kadının toplumda yer almasını sağlayacak seçme ve seçilme hakkı tanınması en büyük hak değil de nedir sizce? Türkiye Cumhuriyeti devletinin her türlü imkanlarından yararlanılarak intikam alınırcasına olan bu hareketleri içime sindiremiyorum! Her şey yavaş yavaş, alıştıra alıştıra ortaya atılıyor ve arkasından uygulamaya geçiliyor. Şehit kanı dursun, analar ağlamasın derken, bir hain, bir terörist, bir caniden nasıl medet be...

AKİLLER HEYETİ

Devlet erkanı bu işin içinden çıkamayınca ‘Akil Adamlar’ adını verdikleri akiller grubu oluşturuldu. Ve şimdi ülkemizde akil olanlar, akil olmayanlar diye ikiye ayrıldı. Hukukçuları olmayan bu komisyonda; Sanatçısından gazetecisine, eski solcusundan, liboşundan, sağcısına,   Atatürk’e alerjisi olanından yetmez ama evetçisine, ülkemizi bölmek isteyen teröristinden yandaşına, bayrağımızdan rahatsız olanından, bir adet profesörüne kadar kimler yok ki! Ülkenin hakkında karar verecek 63 kişi! Demek ki, seçip gönderdiklerimizin aklı yetmemiş olacak ki akıllılardan oluşan bu heyeti kurmayı düşünmüşler! Eh ne diyelim hayırlı olsun! Bu komisyona umut bağlayanlar ülke yararına olumlu kararlar çıkmasını beklemesin. Çünkü bu grubunun birçoğu tarafı belli olan, bir kısmı da işin içinde olmak için olanlar. Bu zatı muhteremler ülkemizin dört bir yanına gidip çözüm sürecini, yeni anayasayı başkanlık sistemini allayıp, pullayıp anlatacaklar. Karşı çıkanları belki de ülke menfaatini düş...

YOK ÖYLE YAĞMA!

Görünen o ki artık bu iş çığrından çıkmış! Koskoca devlet ile bir avuç terörist dalga geçercesine ellerinde bulunan vatandaşlarımızı şovla teslim etti. Dik duruşlarıyla Türk Milletinin ne kadar asil bir millet olduğunu gösteren kahramanlarımızın evlerine dönmeleri elbette herkesi mutlu etti etmesine de görünen bu tabloyla olmamalıydı! Bu tablo gösteriyor ki; kahraman Türk Ordusu itibarsızlaştırılarak Milli Üniter   devletimiz PKK ile barış ve demokratikleşme adı altında tasfiye ile karşı karşıya! Elebaşının İmralı tutanaklarında adeta tehdit edercesine "barış süreci başarıya ulaşmalıdır, diğer seçeneğin, 50 bin Kürt isyancının Türk devletine karşı sonu getirecek savaşı büyüttükleri 'savaş ve kaos' ortamı olacak" şeklindeki sözleri adeta Türkiye Cumhuriyeti Devletini bilinmez bir sürece doğru götürüyor! Ne kadar acıdır ki!, İmralı’da yatan terörist süreci yönlendiriyor! Kimse kimseyi kandırmasın, ok yaydan çıkmış ve bilinçli yürütülen demokratikleş...