Ana içeriğe atla

TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

Ülkemiz de yaşananlar gittikçe akıl almaz bir hal alırken askere, sivile, haksızlığı dile getirenlere son yapılan uygulamalar ise tam faşizan bir hal almıştır.1980 ihtilalinden hesap sorulacak derken günümüzde yapılanlar o günleri aratmaz oldu.Korku yaratılarak "biz herşeye ve herkese dokunuruz" düşüncesiyle ülkenin gerçek gündemi olan yoksulluk, terör göz ardı edilmektedir.Ülke gündemine dair yazacak ve söyleyeceklerimiz bitmeyecek ve yazmaya devam edeceğiz.Düşüncelerimi kısaca belirttikten sonra değerli üstadımın yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Nermin AYDINLI

"Türkiye kâbus yaşıyor?

Sanal ortamda bile düşünceler, olaylar faşizan uygulamalara takılmamak için açıklanmıyor. Yazmak için can atanlar, içleri dolu, kalemi haykıranlar artık köşelerine çekildi. Hayır çekilmedi de çekilmek zorunda bırakıldı. Sıkıysan yaz, her cümlen takipte ve kayıtta. Bu koşullarda kim yazı yazabilir ki? Üstelik millet için çırpınanların başına bir şey geldiğinde, hakkı savunanlardan kaç kişiden destek mesajı alıyor bunu da sorgulamak lazım. Silivri’de kalemlerinin ve dillerinin bedelini yargısız infaz olarak ağır bir şekilde ödeyenler var. Onlar ve diğerleri neden orada? Milletin hakkını ve geleceğini savundukları için, kendilerini feda ettikleri toplumdan çıt yok. Neden çıt yok? Bu sorgulanmalı. Birincisi faşist uygulamalar ve korku, ikincisi ise iyi oldu memnuniyeti. Malum açıldık, saçıldık, bölündük.

Temmuz ayı sıcak mı sıcak geçiyor. Aynen Türkiye’de yaşananlar gibi. Asker, polisi dövüyor, PKK azdıkça azıyor, Şehitlerimizin arkası ardı kesilmiyor (Dillendirdiğinizde, şehitlerden nemalanıyor oluyorsunuz). Ne acı? , artık eşkıya şehirde at oynatıyor. Halk tepki veriyor ve korkulan senaryolar yaşanmaya başlanıyor. Özetle tetiğe basılmış kabuslu günlere doğru bilinmezlik içinde gidiliyor. Generaller tutuklanıyor. Yargı delik deşik. Tutuklayanların hukuk nosyonları ve kariyerleri sanırım ordinaryüs profesör seviyesinde . Hocaların hocası ne derse saygı duymak lazım. Verdikleri kararlar siyasi de olabilir, kişisel kininden de kaynaklanabilir, ordu karşıtlığı ve birlikteliğe kurşun sıkma hedefi de olabilir. Tam aksine birliğimiz, beraberliğimiz, bölünmezliğimiz adına da bunları yapıyor olabilirler! mi dersiniz?!!!!
Hatay olayları. Yıllardır geliyorum diyen bir olay, çoğu hayretler içinde. Üç yıl önce İskenderun, Dörtyol, Hatay gezim oldu. Halk şikayetçi, kimseye seslerini ulaştıramıyor, kimse de dinlemiyor. Güzelim narenciye bahçelerini doğu kökenliler önceleri tahrip etmişler, sonra da zorlan ve cebren halkın elinden almışlar, yerli halkı göçebe durumuna düşürmüşler. Bu olaylardan emniyet güçlerinin, tapu işlemlerini yapanların haberleri yok mu? Hele hele mülki amirlerin. Hal böyle iken gelinen nokta hiçte öngörülmeyen nokta değildi. İskenderun ve Hatay’da çok olayların yaşandığını dinledik. Üzüldük, içimiz parçalandı.

Adamlar yıllardır bağırıyor Akdeniz’e ve Karadeniz’e açılacağız diye. Aynı şekilde Mersin, Adana, Gümüşhane, Tokat, Giresun buralarda denize açılma yolları. Karadeniz’de üretici doğulu terörist işçi istemiyor. Zaten batının anasını ağlatıyorlar. Haraç bunlarda, her türlü pis işler bunlarda. (Türk milleti ile bir ve bir arada olan Kürtler bu yazının dışında, onlara söyleyecek sözümüz olamaz)
Polis, askere dayak atıyor. Emniyet gücü emniyet gücüne dayak atıyor. Şu cürete bakın. Sen kimin polisisin Allah aşkına. Yönetim birimlerinde haftalık asayiş toplantıları olur. Mülki Amir, polis, jandarma gerek duyulduğunda diğer birim amirleri bulunur. Asayiş toplantısında polisin askere dayak attığı bir gündemin olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Biz neyle uğraşıyoruz? Eve-Hayır’la gündemimiz Evet-Hayır değil beyler. Suni gündemin arkasında halk isyan ediyor, isyan edecek noktaya getirildi.

Gündemimiz artık halkta bıçağın kemiğe gelmiş olması. İnegöl, Hatay olayları, az geçmişte İzmir, İstanbul olayları. Artık halk ayrılıkçılara karşı tepkisini yakarak, yıkarak veriyor. Türkiye’nin gündemi bu. Generalleri tutuklama, boş laf, boş söylemler de bulunma, Silivri eziyet ve işkence kampını doldurma, gündem bu değil. Hele hele dinci bir kadrolaşmanın gerçekleştirildiği rejimi dinci bir rejime dönüştürmek hiç değil. Durumun vehametini ABD’de yaşayan günümüz mimarı zat-ı muhterem de görüyor ve uyarıyor. TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR? Hâla bu soruyu beyninizde yanıtlayamamışsanız. Sizin beyniniz durmuş, gözünüz görmez, kulağınız duymaz olmuş, Kusura bakmayın bu dünyada yaşamıyorsunuz. Türkiye ise hiç umurunuzda değil.
Alıntı:Tuz Yolu-B.AYHAN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI…

UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI VE SINIFLANDIRILMASI… Elveda TANIK etanik@egm.gov.tr Belirli miktarda alındığında, kişinin sinir sistemine etki ederek, akli, fiziki ve psikolojik dengesini bozan, kişi ve toplum içerisinde ekonomik ve sosyal çöküntü meydana getiren, alışkanlık ve bağımlılık yapan, kullanılmasını, bulundurulmasını, üretilmesini ve satışının kanunlarla yasaklandığı narkotik ve psikotrop sözcükleriyle de tanımlanan maddelere Uyuşturucu madde denir. Uyuşturucu madde kavramı genel anlamda, uyuşturma niteliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani uyuşturan, duymaz hale getiren demektir. Bazen de keyif veren, kışkırtan, yatıştıran, uyanıklık sağlayan maddeler içinde kullanılmaktadır. Kişiyi hayattan kopartarak kendisine bağımlı yapan, kişi ve toplum üzerinde (TERÖR, ÇEŞİTLİ HASTALIKLAR, SUÇ ARTIŞI ve EKONOMİ) üzerinde etkileri olan bu maddelerin neler olduğu, nelerden, niçin ve nasıl yapıldığı hakkında bir bilgimiz var mı? Veya merak ediyor muyuz? Gelin, hep ...

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ…

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMININ KİŞİ VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ… etanik@egm.gov.tr Uyuşturucu madde kavramı; genel anlamda uyuşturma özelliğine sahip maddeleri ifade eder. Yani, uyuşturan, duyarsız hale getiren madde demektir. Önceki yazımda; afyon ve türevleri, kokain ve türevleri, kenevir ve türevleri ile sentetik uyuşturucular olarak sınıflandırmasını anlatmaya çalıştığım uyuşturucu maddelerin kullanımının kişi ve toplum üzerindeki etkilerini gelin hep birlikte görelim. Bu maddelerden; ESRAR; mizacı, düşünceyi ve davranışları olumsuz etkiler. Beyinsel bağlantılarda kopukluk, reflekslerde, koordinasyonda bozukluk yapar. Dikkati dağıtır, paranoya ve muhtemelen psikoza yol açar. Unutkanlığa, yüksek dozda alındığında hayal görmeye neden olur. Bronşit ve akciğer kanseri riskini artırır. Uykulu hal yaratır, hafıza kaybına neden olur. Kalp rahatsızlığı yaratır, ağız ve boğazda kuruluk, gözlerde kanlanma meydana gelir. Erkeklerde sperm sayısında azalma ve kısırlık, kadınlarda tes...

TEK MİLLET İKİ DEVLET

TEK MİLLET İKİ DEVLET “Tek Millet, İki Devlet” bu söz; 30 Ağustos 1991 yılında SSCB çöküşü ile bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Devletinin, 1992-1993 yılları arasında ki Devlet Başkan Ebulfez ELÇİBEY tarafından, o zaman Azerbaycan’ı ziyaret eden Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanına söylenmiştir. Ebulfez ELÇİBEY “ iki kardeşin yan yana, ayrı ayrı devletler kurduğu nerede görülmüştür. Azerbaycan ve Türkiye olarak en kısa zamanda birleşmeliyiz.” ve “ Biz bir millet iki devletiz” diyerek ülkeler arasındaki bağı bu sözlerle anlatmışlardır. Şu son zamanlarda Ermenistan sınır problemi, iki kardeş ülke arasında ayrılığa yol açsa da, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının açıklamasıyla her şey eski seyrine dönmüştür. Zaman zaman yanlış anlaşılmalar, sitemler olsa da iki kardeş ülke birbirinden asla vazgeçemez. Çünkü biz tek milletiz. Kavga eden iki kişi birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmediği gibi, kavga etmeyen iki kişide birbirlerini çok sevdiği anlamına gelmez. Bağımsızlıklar...