Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Gazeteciler ve Darbeciler 30 Ocak 2010

Gazeteciler ve Darbeciler   Son dönemde ortaya çıkan "Balyoz" planında yine gazetecilerin önemli bir konu başlığını teşkil ettiğini görüyoruz. Plana göre planı hazırlayanların kendileri gibi düşünmeyen ve yazmayan bazı gazeteciler tutuklanacak kendileri gibi düşünen gazetecilerle de işbirliği yapılıp onlardan yararlanılacak. Peki ama ellerinde gelişmiş o kadar silah bulunan askerler neden gazetecilerden yararlanmak istesinler ki?   Buradan da açıkça anlaşılıyor ki elinizde ne kadar top tüfek de olsa, arkanızda gazeteci desteği olmadan istediklerinizi yapamıyorsunuz. Yaptıklarınızı meşru gösterebilmek ve halk desteğini sağlayabilmek için illa ki gazetecilerin ve medyanın desteğine ihtiyacınız var.   İçinde yaşadığımız iletişim çağında medyanın, toplumun şekillenmesinde çok büyük önem taşıdığı muhakkaktır. Çünkü insanların olayları değerlendirirken kullandıkları bilgiler kendilerine medya tarafından sağlanmaktadır. İnsanlar seyrettikleri televizyon kanalında ne göste...

BÜYÜKELÇİ KRİZİ

BÜYÜKELÇİ KRİZİ… Elveda TANIK 13.01.2010 etanik@egm.gov.tr Büyükelçi; Bir devletin bir başka devletteki en üst düzey temsilcisidir. Yani Devlet Başkanını temsil eder. İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’un, Türk Büyükelçisi Oğuz ÇELİKKOL’, Dışişleri Bakanlığına çağırarak televizyon kameraları karşısında aşağılayıcı tavırlar sergilemesi iki ülke arasında gerginliğe sebep oldu. Aslına bakarsak, Türkiye- İsrail arasındaki kriz, İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’nın, Türk Büyükelçisine karşı takındığı tavırla ilgili başlamadı. Çok değil. Şöyle bir yıl öncesine baktığımızda; Davos Krizinin yaşanmasına neden olan aktör onların Cumhurbaşkanı değ ilmiydi? Uluslar arası savaş kurallarını hiçe sayarak, Gazze’de topraklarını işgal ettiği, Filistinli kardeşlerimizin üzerine, okullara, hastaneler, bomba yağdıran, gelen insani yardımların ulaşmasını engelleyen, tarih boyunca karıştırdıkları her devlet tarafından kovulduklarında onlara kucağını açan ...

Eleştiriler Bir Kurumu Ne Zaman Yıpratır? 04 Ocak 2010

Eleştiriler Bir Kurumu Ne Zaman Yıpratır? Eskiden Genel Kurmaydan bir açıklama yapıldığı zaman soruşturulma gereği duyulmaz ve doğruluğundan emin olunurdu. Ülkemizin göz bebeği dediğimiz ordumuz için de bunun böyle olması gayet normaldi. Hemen belirtelim diğer kurumlar içinde özellikle kamuoyuna yaptıkları açıklamaların doğru olması gerekir. Peki ne oldu da son zamanlarda Genel Kurmay açıklama yaptığı zaman bunun doğruluğu sorgulanır oldu? Belki soruyu şu şekilde/şekillerde sormak daha yerinde olur; Genel Kurmayın yaptığı açıklamalar sorgulanabilir mi? Sorgulanmalı mı? Yapılan açıklamaların gerçekliğinin sorgulanması Genel Kurmayı yıpratır mı? Öncelikle şunun altını bir kez daha çizelim; Genel Kurmay, ülkemizin göz bebeği bir kurumdur. Özellikle ülkemizin geçmişten beri stratejik öneme haiz bir coğrafyada bulunduğu düşünüldüğünde silahlı kuvvetlerimizin ülkemiz için önemi daha çok ortaya çıkmaktadır. Çünkü zor bir coğrafyada bulunuyoruz. Bir tarafta kaynayan Ortadoğu, diğer tar...

KENDİNİZE GELİN

Vatandaş yeni yıla zamlarla girdi. Tekel işçileri eylemlerine inatla devam ediyor. Hükümet ise görmüyor. İşçinin, çiftçinin, memurun, emeklinin durumu ortada. Çalışana ve emekliye verilen zamların miktarı ise yoksulun derdine derman olacak gibi açıklanıyor. İşsizlik ise almış başını gidiyor. Hukuk işletilmiyor. TSK ise allak pullak. Yani, Türkiye karmaşa, kaos ve kardeş kavgası ortamına çekiliyor. Halk sessiz ve umutsuzluk içinde. Bütün bunlar tehlike değil de nedir? Türkiye biran an evvel bu ortamdan kurtulmalıdır ama nasıl?... Et ve tırnak gibi birbirine bağlı olan TÜRK ULUSU bölünemez ayrıştırılamaz. Yanlışlar doğru olarak gösterilmeye çalışılsa da hiç bir zaman doğru değildir. Ülkeyi yönetmek hafife alınamaz. İstikrarsızlığın ve kötü yönetimin faturası maalesef vatandaşa çıkarılıyor. Popülist yaklaşım ekonomiyi daha fazla çıkmaza sürüklüyor ve piyasaları alt üst ediyor. Kaynaklar ise kişisel ve politik amaçlar için rastgele kullanılıyor. Seçim zamanı halka mavi boncuk dağıtılıyor s...

YENİ YIL

YENİ YIL Yeni yıldan umutlumuyuz? 2009 yılı ülkemize, milletimize acı, keder ve üzüntü dolu bir yıl oldu. Belki kişilerin hayatında küçük de olsa güzellikler olmuştur ama genel anlamda hoş anılar bırakmadı hafızalarımızda. İşsizlik çığ gibi büyüdü. Yoksulluğun etkisiyle aile kavramı yok olmaya başladı. Kültür yozlaşması ise kafaları allak pullak etti. Eğitim sistemimiz ezberci, sağlık sistemimiz yok olmuş, adalet ise kafalarda soru işareti!... Ekonomimiz düzelmedi, sanayimiz ilerlemedi, tarım ve hayvancılık sektörü ise can çekişiyor. AB hayali bizi çıkmaz bir yola sürükledi. Demokratikleşme ve Açılım adı altında ülke birbirine girdi. Etnik ve mezhepsel ayrılık ULUS olma kavramını sekteye uğrattı. Bir tarafta suçlu oldukları kanıtlanmadan içerde tutulanlar, bir tarafta Türkiye Cumhuriyetine meydan okuyanlar, diğer tarafta ise aba altından sopa gösterilip susturulmaya çalışılanlar!... Evet 2009 da Ölümler, zulümler, bölünmeler yaşadık. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu kavrayamaz olduk....

Gelin önce yaşadığımız sorunun adını koyalım

Gelin önce yaşadığımız sorunun adını koyalım İbrahim ALİN ibrahimalin@gmail.com  Malumunuz yıllardır ülkemizin başının belası olan bir terör sorunumuz var. Bu uğurda birçok güvenlik görevlisi ve insanımız hayatını kaybetti. Nice ocaklara ateş düştü. Ülkemize getirdiği mali yükün 300 Milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor ki ben bunun daha da yukarılarda olduğunu düşünüyorum. Terör sorunu nedeniyle girişimciler doğuda yatırım yapamıyor, turistik yerler turizme açılamıyor, madenler işletilemiyor, tarım ve hayvancılık kaynakları değerlendirilemiyor. Ülkeyi yönetenler dışarıda olup bitenlerle ilgilenmeleri gereken zaman ve emeğin büyük çoğunluğunu bu konuya ayırmak durumunda kalıyorlar. Peki ülkemiz için bu kadar olumsuzluklar ihtiva eden sorun neden bunca zamandır çözülmedi ya da çözülemedi. Haftasonu bir haber programında konuşmacının birisi Diyarbakırlı eski bir milletvekili ya da belediye başkanına soruyor; isteyen Kürt vatandaşlar demokratik haklarını mı kullana...

PKK=DTP

Türkiye arka arkaya şehitlerine ağlarken, öteki taraftan yasaklanacağını bile bile söylemlerini hırçınlaştıran, PKK’nın siyasal temsilcisi DTP’nin kapatılması kararı gündeme damgasını vurdu. Demokrasilerde partilerin kapatılması çözüm değil elbet. Ancak; iş, aş sorunu dururken, resmen bölücülük, teröristlik yapılıyor ve yasa dışı örgütler destekleniyorsa bu tarz partilerin kapatılmasının doğru karar olduğunu düşünüyorum. Bu kararın siyasal mı, yoksa yargı darbesi mi diye tartışılması DTP’nin kapatılması kararını değiştirir mi? Bu güne kadar Türkiye’de 26 parti kapatılmış. En son kapatılan, PKK terör örgütünün açık destekçisi DTP’nin siyasi çizgisi yaklaşık 20 yıl öncesine dayanıyor. 1989 yılında Halkın Emek Partisi’nin (HEP) kurulmasıyla başlayan siyasi gelenek ÖZEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP ve DTP ile devam etmiştir. DTP’nin kapatılması başkanları Ahmet TÜRK’ün ve Aysel TUĞLUK ile birlikte 37 DTP’linin siyasi yasaklı olması diğerlerinin suçsuz oldukları anlamına mı geliyor? Terörle Mü...