Ana içeriğe atla

Kayıtlar

VAY BE!.....

Tekel işçileri özlük haklarını geri almak için 67 gündür eylemlerine devam ediyor. Hak mücadelesi içinde ne dramlar yaşandığını televizyonlardan izliyoruz. Maalesef hükümet kanadı ise “eylemlerin bu ayın sonuna kadar bitirilmesini, yoksa güç kullanılacağı “açıklamasını yapıyor. Sorarım size bu insanlar zevki sefa için mi kışın ortasında, ailelerinden uzak, perişan bir vaziyetteler? Bu insanlar yatları, katları, villaları, şirketlerini kaybetme korkusu içindeler mi? Sosyal devletten tek istedikleri yaşam haklarını kaybetmemek. Sosyal Devlet, toplumdaki güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği, yani sosyal adaleti ve toplumdaki dengeyi sağlamakla yükümlü devlet değil midir? Vay be!!!!! Ülkemiz de neler oluyormuş da haberimiz yokmuş denilecek kadar senaryolar yazılıyor. Ordu allak pullak. Şimdi sıra Yargı da. Bizler yine de hukukun üstünlüğüne olan inancımızı korumaya çalışıyoruz. Devletin yüceliğini oluşturan kurumlar neden bir bir yıpratılmaya çalışılıyor? Ordu ve Yargı’...

Aydınların (!) Karneleri?

Aydınların (!) Karneleri?   Hafta başında ilk ve orta dereceli okullar açıldı ve çocuklar ikinci yarıyıl için ders başı yaptı. İlk dönem sonunda alınan karneler öğrencilerin başarı ya da başarısızlıklarını gösteren nispi de olsa bir gösterge niteliğinde idi. Kimi öğrenci ve aileleri sevindi kimileri üzüldü.   Gazetelerde, televizyonlarda ve değişik ortamlarda uzmanlar konu hakkında yorumlar yaptılar. Zayıf dersi bulunan öğrencilere nasıl davranmak gerekir, ödüllendirme ve cezalandırma nasıl olmalı, öğrenciler çalışmaya nasıl teşvik edilmeli, başarı seviyesinin yükseltilebilmesi için nelere dikkat edilmeli vb konular konuşuldu, yazıldı, çizildi.   Karne; öğrencinin beli dönemlerdeki durumunu göstermesi açısından çok önemlidir. Çünkü bu sayede öğrenci, ailesi, öğretmeni ve ilgililer öğrencilerin durumu hakkında fikir edinirler. Karne sayesinde öğrencinin gidişatının başarılı mı, başarısız mı olduğunu kısmen de olsa görürler ve fikir sahibi olurlar. Buna göre başarı v...

SEVGİ

İnsan doğası gereği sevgi dolu, şefkatli ve merhametlidir. Hangimiz ihtiyacı olan, yardıma muhtaç gördüğümüz insanlara yardım etmeyi düşünmeyiz. Ağlayanla ağlar, gülenle güleriz. Toplumlara göre bu değişir mi? Merhamet ve acıma duygusu her insanda aynımıdır? Dünya’nın gelmiş geçmiş bütün düşünürleri bencillik ve kendini beğenmişliği ayıplamış, sevgi, saygı ve şefkati övmüşlerdir. Sevgi, iyilik ve kötülük ayrımı yapmaz. İnsanoğlunun yapısında sevginin yanında hırs, öfke ve bencillik duygusu da vardır. Ayrıca aşırı sevgi de bencillik duygusunu yaratır. Yeri geldiğinde de zarar vericidir. İyi ve güzel yaşam her insanın hakkıdır ama günümüzde böylemidir? Zayıf olan güçlü olanlar tarafından yönetildiği için geçmişten bu güne kadar güçlüler dünya üzerinde hakimiyet kurmuşlardır. İktidar ve Lider olma hırsı acıma duygusunu zayıflatmış sevgi ve merhameti unutturmuştur. Siyasal yönetimlerin kara delik misali her şeyi yutan, ihtiras, tamah ve aç gözlülükle hiçbir sınır tanımaz bir psikoloji için...

Gazeteciler ve Darbeciler 30 Ocak 2010

Gazeteciler ve Darbeciler   Son dönemde ortaya çıkan "Balyoz" planında yine gazetecilerin önemli bir konu başlığını teşkil ettiğini görüyoruz. Plana göre planı hazırlayanların kendileri gibi düşünmeyen ve yazmayan bazı gazeteciler tutuklanacak kendileri gibi düşünen gazetecilerle de işbirliği yapılıp onlardan yararlanılacak. Peki ama ellerinde gelişmiş o kadar silah bulunan askerler neden gazetecilerden yararlanmak istesinler ki?   Buradan da açıkça anlaşılıyor ki elinizde ne kadar top tüfek de olsa, arkanızda gazeteci desteği olmadan istediklerinizi yapamıyorsunuz. Yaptıklarınızı meşru gösterebilmek ve halk desteğini sağlayabilmek için illa ki gazetecilerin ve medyanın desteğine ihtiyacınız var.   İçinde yaşadığımız iletişim çağında medyanın, toplumun şekillenmesinde çok büyük önem taşıdığı muhakkaktır. Çünkü insanların olayları değerlendirirken kullandıkları bilgiler kendilerine medya tarafından sağlanmaktadır. İnsanlar seyrettikleri televizyon kanalında ne göste...

BÜYÜKELÇİ KRİZİ

BÜYÜKELÇİ KRİZİ… Elveda TANIK 13.01.2010 etanik@egm.gov.tr Büyükelçi; Bir devletin bir başka devletteki en üst düzey temsilcisidir. Yani Devlet Başkanını temsil eder. İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’un, Türk Büyükelçisi Oğuz ÇELİKKOL’, Dışişleri Bakanlığına çağırarak televizyon kameraları karşısında aşağılayıcı tavırlar sergilemesi iki ülke arasında gerginliğe sebep oldu. Aslına bakarsak, Türkiye- İsrail arasındaki kriz, İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’nın, Türk Büyükelçisine karşı takındığı tavırla ilgili başlamadı. Çok değil. Şöyle bir yıl öncesine baktığımızda; Davos Krizinin yaşanmasına neden olan aktör onların Cumhurbaşkanı değ ilmiydi? Uluslar arası savaş kurallarını hiçe sayarak, Gazze’de topraklarını işgal ettiği, Filistinli kardeşlerimizin üzerine, okullara, hastaneler, bomba yağdıran, gelen insani yardımların ulaşmasını engelleyen, tarih boyunca karıştırdıkları her devlet tarafından kovulduklarında onlara kucağını açan ...

Eleştiriler Bir Kurumu Ne Zaman Yıpratır? 04 Ocak 2010

Eleştiriler Bir Kurumu Ne Zaman Yıpratır? Eskiden Genel Kurmaydan bir açıklama yapıldığı zaman soruşturulma gereği duyulmaz ve doğruluğundan emin olunurdu. Ülkemizin göz bebeği dediğimiz ordumuz için de bunun böyle olması gayet normaldi. Hemen belirtelim diğer kurumlar içinde özellikle kamuoyuna yaptıkları açıklamaların doğru olması gerekir. Peki ne oldu da son zamanlarda Genel Kurmay açıklama yaptığı zaman bunun doğruluğu sorgulanır oldu? Belki soruyu şu şekilde/şekillerde sormak daha yerinde olur; Genel Kurmayın yaptığı açıklamalar sorgulanabilir mi? Sorgulanmalı mı? Yapılan açıklamaların gerçekliğinin sorgulanması Genel Kurmayı yıpratır mı? Öncelikle şunun altını bir kez daha çizelim; Genel Kurmay, ülkemizin göz bebeği bir kurumdur. Özellikle ülkemizin geçmişten beri stratejik öneme haiz bir coğrafyada bulunduğu düşünüldüğünde silahlı kuvvetlerimizin ülkemiz için önemi daha çok ortaya çıkmaktadır. Çünkü zor bir coğrafyada bulunuyoruz. Bir tarafta kaynayan Ortadoğu, diğer tar...

KENDİNİZE GELİN

Vatandaş yeni yıla zamlarla girdi. Tekel işçileri eylemlerine inatla devam ediyor. Hükümet ise görmüyor. İşçinin, çiftçinin, memurun, emeklinin durumu ortada. Çalışana ve emekliye verilen zamların miktarı ise yoksulun derdine derman olacak gibi açıklanıyor. İşsizlik ise almış başını gidiyor. Hukuk işletilmiyor. TSK ise allak pullak. Yani, Türkiye karmaşa, kaos ve kardeş kavgası ortamına çekiliyor. Halk sessiz ve umutsuzluk içinde. Bütün bunlar tehlike değil de nedir? Türkiye biran an evvel bu ortamdan kurtulmalıdır ama nasıl?... Et ve tırnak gibi birbirine bağlı olan TÜRK ULUSU bölünemez ayrıştırılamaz. Yanlışlar doğru olarak gösterilmeye çalışılsa da hiç bir zaman doğru değildir. Ülkeyi yönetmek hafife alınamaz. İstikrarsızlığın ve kötü yönetimin faturası maalesef vatandaşa çıkarılıyor. Popülist yaklaşım ekonomiyi daha fazla çıkmaza sürüklüyor ve piyasaları alt üst ediyor. Kaynaklar ise kişisel ve politik amaçlar için rastgele kullanılıyor. Seçim zamanı halka mavi boncuk dağıtılıyor s...