Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KADINA YÖNELİK ŞİDDET!

25 Kasım Dünya’da ve bizde Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele ve Dayanışma Gününde; dünya üzerinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının maruz kaldıkları cinsiyete dayalı şiddeti çeşitli etkinliklerle dile getirilmektedir. Kadına Yönelik Şiddet nedir? “kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı, ıstırap veren ya da verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem, tehdit, zorlama, keyfi olarak özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma” dır. Ayrıca BM kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesinde; Kadınlara yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı ve bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen bir şiddet olduğunu belirtiyor. Bu tanımlar çerçevesinde geçmiş den günümüze kadın-çocuk, yaşlı, genç demeden şiddetin uygulandığını görürüz. Dünyada ve Türkiye’de değişik şekillerde kadın şiddete uğramaya devam ediyor. Eğitimden, ekonomiden, sosyal ve kültürel alanlarda yoksun b...

İSLAM DİNİ NEDEN SAPTIRILIYOR?

Ülke iç sorunları ile boğuşurken kendini aydın, okumuş görenler medya’da insanın zihin dünyasını allak pullak edecek ve kanını donduracak açıklamalarda bulunuyor. Günümüz de siyasal malzemeye alet edilen İslam dini okumayı fazla sevmeyen toplumumuzun kulaktan dolma, kendini İslam dini ile yeti görenler tarafından hurafelerle kafaları karıştırılıyor. Kadının neredeyse haklarının geri alınması ile ilgili düşünceler bu tür açıklamalar ile ortaya çıkıyor. Orta doğuda ve Müslüman ülkelerin birçoğunda kadınlar, hukuk açısından ve ekonomik açıdan ikinci sınıf bir insan muamelesi görüyor. Ekonomik özgürlüğü olmayan ve evlerine hapsedilen kadın kocasının sadık kölesi olup sadece şehvet aracı olarak görülüyor. Daha ileri gidilerek kız çocuklarının sünnet edilmesine kadar gidiliyor. Bu yanlış uygulamanın faturası da maalesef İslam dinine kesiliyor. İslam dini neden saptırılıyor? Vatandaş çıkıyor ve hamile kadınlar hakkında ki inanılması güç açıklamayı yapıyor. Hamile kadın...

BU KADAR ZOR MUYDU?

Küresel bir tepki olarak da algılanması gereken Gezi parkı eylemleri birkaç gün sürer, sonra bu insanlar destek bulamaz ve yaşamlarına geri dönerler diye düşünülürken hala tüm zorlamalara rağmen devam etmesi nedeniyle bu konunun tekrar kaleme alınması gerektiğini düşündüm: İnsanların Sadece çevre duyarlılığı ile sınırlı olmayan Gezi parkı olayları Türkiye’nin yeni bir döneme girmesini sağlamıştır Siyasal iktidara; her şeyi denetleyen yönetim anlayışından vazgeçmelisin denmiştir! Artık Türkiye’nin temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçmesinin zamanın geldiğinin uyarısıdır Gezi Parkı. Her türlü baskıdan bunalan halk, kim ne derse desin ve nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin bundan sonra da demokratik istek ve taleplerini dile getirecektir. En dikkat çeken yönü ise; kendiliğinden oluşan bu kitlelerin amaçlarının demokratik haklarını kullanmak isteğidir.  Halkın kendi yaşamını doğrudan etkileyen konularda katılım kararıydı hiç birinin farklı bir isteği yok...

TÜRKİYE AYAKTA!

  Gezi parkı ülkemiz de önemli bir yer almıştır. Sessizliğin çığlığı, yılların birikiminin haykırışı, apolitik ve asosyal gençliğin uyanışı olmuştur. Kimisine göre 3-5 ağaç için koparılan kıyamet, kimisine göre çapulcular topluluğu ve kimisine göre devletin bekasını bozmaya çalışan birtakım güçlerin birleştiği olaylar ile Türkiye ayağa kalkmıştır! Ne olarak adlandırılırsa adlandırılsın Gezi parkı yıllar süren suskunluğun bozulmasıdır. Herkesimden binlerce kişinin bir araya gelebilmesidir. Demokrasi ve özgürlüklerin yaşanması isteğidir. Asosyal gençliğin haykırışına ailelerin de tencere, tavalarla yanınızdayız diyerek eşlik etmesidir. Yaşam tarzıma, tercihlerime karışma demektir. Barış içinde hep birlikte sevgiyle yaşayabilmenin ifadesidir. Siyasal baskılara, dayatmalara baskı ve sindirme politikalarına bir dur demektir. Siyasi inatlaşmaları bir tarafa bırakıp, halkı germek yerine ülkenin gelişmesine odaklanın demektir. Milli değerlerimize dokundurtmayız demektir. Bizler hiç...

Bastığın yerleri toprak deyip geçme tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı!

Hani bazı olaylar vardır iz bırakır ve sarsılırsınız. Belki başkaları için yıkıcı değildir ama sizin içinizde fırtınalar estirir ve isyan edecek hale getirir. İşte son yaşananlar tam bu düzeyde. Türkiye’de vefasızlık, değeri bilinmeden insanı kahreden ilgisizliğin ardında ihanet! Bunları söylerken; Ülkenin dört bir tarafı işgal edilmiş, içerden hainlerden destek bulmuş Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden bağımsızlık mücadelesiyle Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur. Padişahlıktan Cumhuriyete, Şeri hukuktan Medeni hukuka, kulluktan vatandaşlığa, kadının toplumda yer almasını sağlayacak seçme ve seçilme hakkı tanınması en büyük hak değil de nedir sizce? Türkiye Cumhuriyeti devletinin her türlü imkanlarından yararlanılarak intikam alınırcasına olan bu hareketleri içime sindiremiyorum! Her şey yavaş yavaş, alıştıra alıştıra ortaya atılıyor ve arkasından uygulamaya geçiliyor. Şehit kanı dursun, analar ağlamasın derken, bir hain, bir terörist, bir caniden nasıl medet be...

AKİLLER HEYETİ

Devlet erkanı bu işin içinden çıkamayınca ‘Akil Adamlar’ adını verdikleri akiller grubu oluşturuldu. Ve şimdi ülkemizde akil olanlar, akil olmayanlar diye ikiye ayrıldı. Hukukçuları olmayan bu komisyonda; Sanatçısından gazetecisine, eski solcusundan, liboşundan, sağcısına,   Atatürk’e alerjisi olanından yetmez ama evetçisine, ülkemizi bölmek isteyen teröristinden yandaşına, bayrağımızdan rahatsız olanından, bir adet profesörüne kadar kimler yok ki! Ülkenin hakkında karar verecek 63 kişi! Demek ki, seçip gönderdiklerimizin aklı yetmemiş olacak ki akıllılardan oluşan bu heyeti kurmayı düşünmüşler! Eh ne diyelim hayırlı olsun! Bu komisyona umut bağlayanlar ülke yararına olumlu kararlar çıkmasını beklemesin. Çünkü bu grubunun birçoğu tarafı belli olan, bir kısmı da işin içinde olmak için olanlar. Bu zatı muhteremler ülkemizin dört bir yanına gidip çözüm sürecini, yeni anayasayı başkanlık sistemini allayıp, pullayıp anlatacaklar. Karşı çıkanları belki de ülke menfaatini düş...

YOK ÖYLE YAĞMA!

Görünen o ki artık bu iş çığrından çıkmış! Koskoca devlet ile bir avuç terörist dalga geçercesine ellerinde bulunan vatandaşlarımızı şovla teslim etti. Dik duruşlarıyla Türk Milletinin ne kadar asil bir millet olduğunu gösteren kahramanlarımızın evlerine dönmeleri elbette herkesi mutlu etti etmesine de görünen bu tabloyla olmamalıydı! Bu tablo gösteriyor ki; kahraman Türk Ordusu itibarsızlaştırılarak Milli Üniter   devletimiz PKK ile barış ve demokratikleşme adı altında tasfiye ile karşı karşıya! Elebaşının İmralı tutanaklarında adeta tehdit edercesine "barış süreci başarıya ulaşmalıdır, diğer seçeneğin, 50 bin Kürt isyancının Türk devletine karşı sonu getirecek savaşı büyüttükleri 'savaş ve kaos' ortamı olacak" şeklindeki sözleri adeta Türkiye Cumhuriyeti Devletini bilinmez bir sürece doğru götürüyor! Ne kadar acıdır ki!, İmralı’da yatan terörist süreci yönlendiriyor! Kimse kimseyi kandırmasın, ok yaydan çıkmış ve bilinçli yürütülen demokratikleş...

Aman Allah’ım akıllara ziyan!

Kandil ve İmralı arasında mektuplar havada uçuşurken sonunda vatanı bölmek ve parçalamak isteyenler masaya oturdu! Binlerce dökülen kanların hesabı sorulacağı yerde gazetelerde, televizyonlar da eli kanlı katiller ve onların yandaşları galibiyet kazanmış gibi boy gösteriyorlar. Bütün bunlar yetmezmiş gibi; Değerli Ordu Komutanları, Ünv. Hocaları, ilim ve bilim adamları, aydınlar bir bir içeride tutulurken KCK hükümlülerine tahliye yolu açan 4. Yargı paketi meclise sunuldu. Acaba, bu tasarıdan İmralı’da yatan hainde yararlanacak mı? Unutuldu şehitler, saygı duyulmadı, acıları yaşatılmadı şehit ailelerine! Bazen bunların fotoğrafları neden yayınlanıyor diye kızıyorum kızmasına da, bunlar yayınlanmasa da kapalı kapılar ardında nelerin döndüğü nerden bilinecek diyorum. İmralı tutanaklarının yayınlanması demokratik sürece darbe olarak nitelense de kamuoyu ile paylaşılması halkın doğruları öğrenme hakkının olduğu düşünülürse oldukça doğru bir davranış ve gazetecilik ör...

TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR.

Son yıllarda akıl almaz olaylara şahit oluyoruz ki kim hain, kim kahraman bilinemez oldu ve her şey birbirine karıştı. Günlerdir İmralı’ya kim gidecek konusu üzerinde konuşuldu ve sonunda 3 kişi gitti ve dönüş sonrası kahraman edasıyla açıklamaların daha sonra yapılacağı söylendi. Eh bizlerde rahatladık birazcık da olsa! Çünkü bizim için olmazsa olmaz olan İmralı’da yatan katilin dudaklarından dökülen cümlelere ihtiyacımız vardı ve zatı muhteremin ‘TC. ile pazarlıklar iyi gidiyor’ cümleleri ile Ülke demokratikleşecek, onun sayesinde terör bitecek! İmralı canavarına haksızlık yapıldığı izlenimi verilircesine kahraman vatanın her bir karış toprağını savunmuş olan kahramanlar hain damgasıyla zindanlarda acı hikayeleri ile baş başalar! Peki,   kolunu, bacağını, gözünü ve hayatını kaybetmiş olan Mehmetçiklerimizin vebali kimin üzerine olacak bana söylermisiniz? Sefalet içinde, yoklukla mücadele eden kahramanlarımız unutularak çok yakında Apo’ya sırça saraylar içinde lüks ...

BİR SÜRÜ KELİME OYUNU!

Bir sürü kelime oyunu. Analar ağlamasın derken maalesef Türk Ulusu’nun anası ağlatılıyor! İmralı’da terörist başı ile görüşme ve onun rahatının sağlanması için yapılan çalışmalar ve medya’da kimi aydın denilen kişilerin barış için PKK ile uzlaşmaktan başka çıkar yolun olmadığının tartışılması PKK’ya prim vermek değil de nedir? Bütün bu pazarlıklarla Büyük Ortadoğu projesi kapsamında ‘bağımsız Kürdistan’ın kurulması için her yol deneniyor. Sanki Kürdistan kurulmuşcasına geçenlerde Fransa’da öldürülen 3 kadın teröriste kahramanlara layık cenaze töreni yapıldı ve Türk devleti orada yok sayıldı! Türkiye Cumhuriyetini oluşturan unsurlar bir bir yok ediliyor.Yani, Türkiye Cumhuriyetini bertaraf etmek için dört bir koldan çalışmalar sürüyor. Yeni anayasa da etnik kimlik olarak görülen “Türk Milleti ve Türklük” kavramları antidemokratik olarak görüldüğü için çıkarılması planlanıyor. Anayasa’nın 66.maddesinde” Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür ”bu madded...

Ah benim Türkiye’m!Vah benim Ulusum!

Türklük neredeyse utanılacak bir hale geldi. Irkçılıkla suçlanan Güler, sinsice planlar doğrultusunda sürdürülen bir gerçeği ortaya koydu ki linç edilecekti. Ulus kavramı algılanmadan yıllardır Kürt vatandaşlarımız kullanılarak Kürt sorunu adı altında Kürt Milliyetçiliği ile Türk vatandaşlığı yok edilmeye çalışıldı. Türkiye’de olmayan Kürt sorunu şimdi Türk-Kürt sorunu haline geldi. Demokrasi adı altında dış odakların desteğiyle Türk Ulusu tarihten silinmeye çalışılıyor! Mustafa Kemal ATATÜRK ‘Ne Mutlu Türküm diyene’ sözü ile bir ırkı değil, bir Ulus olma özelliğini vurgulamış olup, aksisi olsaydı ‘Ne mutlu Türk olana’ derdi. Lütfen ince nüanslara dikkat edelim! Kelime oyunları ile ırkçılık yapılmasın. Kırk yıl düşünsem Türklüğün bu kadar ayaklar altına alınacağı aklıma gelmezdi. Yıllarca‘dünya halklarının kardeşliğini’ ve ‘Türk-Kürt kardeştir, ayrıştıran kalleştir’ düsturuyla   savunurken, ne görelim kardeşi kardeşe kırdırmaya birileri ant içmiş! Ah benim Türkiye’m!...

AH BE ŞEHİDİM!

Meğerse 30 yıldır PKK terör örgütüyle yapılan mücadele İmralı’da yatan hain içinmiş! Ah be şehidim üzülme her şey güzel olacakmış! Anaların ağlamaması, şehit kanının durması sadece buna bağlıymış. Ah be şehidim size bakacak yüzümüz yok! ‘Yeter ki kan dursun’ da PKK’nın istedikleri olsun gibi şeyler insanların bilincine yerleştirilmeye çalışılıyor.  Ah be şehit anası, sen bunun için mi göz yaşı döktün, kan içtin kızılcık şerbeti dedin! İmralı’da yatan katilin bütün konforu düşünülüyor, plazması da konmuş, eh hadi bakalım bundan sonra İmralı’yı 5 yıldızlı değil, 10 yıldızlı Palas otel yapmaya ne dersiniz? Ah be şehidim, ah be Mehmetçiğim bizler sizlere sahip çıkamadık ne yazık ki! Kahramanların hain, hainlerin kahraman olduğu bu dönemde sustuk, ‘Bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ dedik ve kafamızı kuma gömdük. Ve; terörist başı da her türlü konforu hak etti! Çünkü, adam PKK terör örgütü lideri ve 30 bin kişinin katili değil! Ülkeyi bölmeye çalışmadı. Hain...
İNSAN HAKLARI ve KADINA ŞİDDET PANELİ… etanik@egm.gov.tr Gün geçmiyor ki; insan hakları ve kadına şiddet sözleri duyulmasın. O kadar alışmışız ki bu haberler. Ne zaman televizyon açılsa, mutlaka tecavüz, terör, cinayet, kavga, savaş ve buna benzer şiddet içeren bir çok olayın haberi yayınlandığı görülüyor... Gazetelerde aynı şekilde. Bu şiddet içeren olaylar adeta bu şekilde insanların benliğine işleniyor, bütünleştiriliyor. Sanki yaşamın bir parçasıymış gibi… Evet, gündemi ziyadesiyle meşgul eden; insan hakları ve kadına şiddetle ilgili Çankırı Dernekler Federasyonu Kadın kollarınca, 15.12.2012 günü düzenlenen PANEL de, konularında uzmanlaşmış birbirinden değerli konuşmacılar vardı. Günlerce duyurusu yapılan böyle önemli bir panele çoğunluğu erkek olmak üzere toplam 50 civarında katılım olmuştu. Konuşmacılar önce insanın doğarken sahip olduğu, yaşama, sağlık,eğitim,mülk edinme, seyahat, haberleşme, savuma, hak arama, seçme seçilme, özel yaşamın gizliliği,...

MÜZAKERE DEĞİL, MÜCADELE ŞART!

Havaların soğumasıyla siyasi çıkışlarla gündem öyle bir ısındı ki insanları şaşırtan cinsten! Evet, 30 yıldır süregelen terör belası nice ocaklar söndürdü. Türk Milleti ülkesinin huzuru için terörün bitmesini, buna çözüm bulunmasını istedi ve istemekte de haklıydı. Fakat, terör örgütüyle müzakere edilerek değil! Barış için suçlularla masaya oturulması, devletin biz bu işte başarısız olduk demek değil mi dir? Zamlar, görevden alınmalar, yoksulluk, sonuçlanamayan mahkemeler bir kenara bırakıldı. Özellikle verilen şehitlerin unutularak PKK terör örgütü lideri olan katil ile çözüm arayışına girilmesi vatandaşın canını yaktı! Ayrıca, kendilerini çözüm yanlısı olarak belirtenler ekranlarda ahkam kesenler tek çözümün bu olduğunu savunuyor ve vatandaşın da inanması isteniyor… Terörle müzakere edilmez diyenler, barışı ve çözümü engellemekle suçlanıyor. Havaların soğumasıyla iyice köşeye sıkışmış olan   terör örgütüne, bütün bu olanlar nefes aldırmaktır. Zaman tanımaktan baş...